HABER MERKEZİ - Abdullah Öcalan'ın "yeni bir sözleşme" mesajının ardından siyasette yeni anayasa tartışmaları başladı. Öcalan, 2013-2015 görüşmelerinde de yeni anayasa için sık sık 1921 Anayasası ve "Kürt Reform Tasarısı"na işaret etti.
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın tarihi "Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı" sonrası Kürt sorununun çözümü ve ülkenin demokratikleşmesine dair önemli gelişmeler yaşandı. DEM Parti İmralı Heyeti’nin 18 Mayıs’ta yaptığı görüşmede Abdullah Öcalan, Kürt-Türk ilişkileri üzerinden kardeşlik hukukuna işaret etti, yeni bir sözleşmeye ihtiyaç olduğunun altını çizdi. Abdullah Öcalan’ın “yeni sözleşme” ile işaret ettiği “yeni anayasa” önerisine, iktidar cephesinden de karşılık verildi. AKP Genel Başkanvekili Efkan Ala, mevcut anayasanın darbe ruhunu taşıdığını söyledi, ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan “Darbe anayasası utancından bu milleti kurtaracağız” açıklaması geldi. Erdoğan, yeni bir çalışma başlattıklarını duyurdu.
Yeni anayasa uzun yıllardır Abdullah Öcalan'ın gündeminde olan bir konu. Abdullah Öcalan, geçmiş yıllarda yaptığı değerlendirmelerde sık sık yeni bir anayasanın oluşturulmasına vurgu yaptı.
1921 ANAYASASI
Abdullah Öcalan, İmralı Heyeti ile 3 Ocak 2013 tarihinde yaptığı görüşmede Anayasa konusunda kurucu bir meclise işaret etti, Türk ve Kürt halkına şiddeti aştıracak bir anayasa olması gerektiğinin altını çizdi. Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana Anayasa’da tasfiyenin amaçlandığını belirterek, bunun sonucunda Türk halkının da hak ve özgürlüklerinden yoksun kaldığını ifade etti. Abdullah Öcalan, devamında şunları söyledi: “Türk halkının ve İslami kesimin hak ve özgürlüklerini, Kürt halkının da varlığını kabul edecek. Kürt halkının varlığı henüz devlet tarafından kabul edilmemiş. Varlığının kabul edilmesi gerekir. Sadece dilinin değil beyninin, gövdesinin, yani varlığının kabul edilmesi gerekir. Kürt realitesi parlamento tarafından kabul edilmeden nasıl anayasa yapacaksınız? Bu konuda 1921 Anayasası’nı ve 20 maddelik Kürt Reform Tasarısı’nı esas alabilirsiniz. Orada Kürtlerin varlığının kabulü var. Biz Kürt Reform Tasarısını canlandırmak istiyoruz.”
Kürt Halk Önderi, hakiki barışa Türk-Kürt barışı ile gidilebileceğinin altını çizerek, “Bu iki toplumun ilişkilerini dinamitlemişler, zehirlemişler. Bunu nasıl aşabiliriz, bunun üzerinde çalışacağız. Bir halkın ulusal onuru ile oynanacak, halk buna tepkisiz kalacak! Öfkeliyim. Ulus-devletçi değilim. Katliamların temel nedeni budur. Ulus-devlet özgürlük değil kölelik demektir. Biz Kürtleri demokratik bir ünite haline getirmek istiyoruz. Türkiye Anayasası’nda ve yasalarda bu olmadan barış olmaz. 20 milyon insanın yasal ve anayasal ifadesi olmadan biz nasıl yaşayacağız?” diye sordu.
KÜRT REFORM TASARISI
Abdullah Öcalan, demokratik çözümün Anayasal ‘Eylem Planı’nı da şöyle açıkladı. “Kürt Reform Tasarısı" güncelleştirilmeli. Vatandaşlık tanımı için şöyle öneriyorum: Anayasamız bütün tarihsel kültürleri Türkiye’nin bir zenginliği olarak kabul eder, kendisini geliştirme, özgürce ifade etme ve örgütleme hakkını tanır. İspanya Anayasası’nda da böyledir. Bu tanım vatandaşlık sorununu da diğer birtakım sorunları da çözer. Kürt varlığını inkâr etmek Türk varlığını da inkâr etmektir. Kürt gider, İslam giderse Anadolu’da Türk de kalmaz. Bütün bu unsurlar dışlanırsa bu lobiler, egemen güçler sizi de dışlar. Tüm tarihsel kültürlere saygı, kendini ifade etme ve örgütlenme hakkının tanınması önemli. Böyle bir düzenleme durumu kurtarabilir. Bunun içine her şey girer. Anayasa’nın buna kapalı olmaması önemlidir. Saymaya gerek yok. Üç kelime yeter: Yurttaşlık, devlet bağıdır” önerisinde bulundu.
Abdullah Öcalan, 23 Şubat 2013 tarihinde yapılan görüşmede, Kürt-Türk ilişkilerini özgür bir temelde anayasal ifadeye kavuşturmayı hedeflediğini vurgulayarak, sadece Avrupa Birliği Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’na konulan şerhin kaldırılmasıyla önemli ölçüde çözümün sağlanacağına işaret etti.
İmralı’da 18 Mart 2013’de yapılan görüşmenin temel gündemi Anayasa oldu. Abdullah Öcalan, en önemli aşamanın yasal ve anayasal süreç olduğuna dikkatleri çekerek, “1921 Anayasası bir geçiş anayasası idi, sonrasında da 1924 Anayasası yapıldı. İşte bu defa da öyle olabilir. Uzun bir anayasaya da gerek yok aslında. Sadece Türkiye gibi ülkelerde var böyle anayasalar. İngilizlerinki yazılı bile değil. Amerikalılarınki 12-18 maddedir. Uzun uzun her şeyi yazmak Anayasa’yı yönetmeliğe çevirir” diye konuştu.
Abdullah Öcalan, aynı görüşmede Anayasa’ya “Türkiye’nin bütünlüğü çerçevesinde tarihten miras kalan milletleri zenginlik olarak kabul ediyoruz”, “Bölgesel ve toplumsal kültürler (inançları, Aleviliği vb. kastediyorum) kendini ifade etme, örgütleme, dayanışma hakkına sahiptir” maddeleri ile birlikte bölgeler ve kültürlere kendilerini ilgilendiren konularda referandum hakkının tanınması önerisinde bulundu ve şunları söyledi: “Bunlar Anayasada olmalı, bununla birlikte yerel yönetimler reformu da yapılmalı. Bu şekilde yerel meclislerin ekonomi, yerel güvenlik, eğitim, kültür, sağlık vb. konularda söz hakkı olmalı. İşte anadilde eğitim de bu şekilde çözülür. Siz anadilde eğitimi getirip taleplerin başına koyarsanız tıkarsınız. Oysa anadilde eğitim işte yerel yönetimin yetkisine bırakıldı mı, onu sen çözersin zaten. Biz Türkçeden vazgeçmeyelim, ama anadilimizden de asla vazgeçmeyeceğiz. Bu konular da böyle anlaşılsın.”
Kürt Halk Önderi Öcalan, “Benimle barış yapacaklarsa, bu bir yasayla başlar” diyerek, yasaların çıkarılmasıyla sürecin ilerleyeceğine işaret etti.
MECLİS VURGUSU
İmralı Heyeti’nin 21 Temmuz 2013’te yaptığı görüşmede Abdullah Öcalan, sürecin temelinin Anayasa’da “Milliyet, bölge, kültür” şeklinde üç temel kavramın önemine işaret ederek, şunları söyledi: “Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunda esas pay sahibi olan ve belli bir tarihsel ruhu paylaşan, bölgesel milliyetler ve kültürler şeklinde kendini günümüze kadar taşıyan toplumsal yapıların kendini her türlü örgütlemesi anayasal güvence altındadır. Daha iyi formüle edilebilir tabii. Bölge yerelliktir. Kültür Alevilik, tarikat, cemaatler vb.’dir. Milliyete gelince, sadece Kürtlük değil, azınlıklar da var. Kendilerini istedikleri gibi örgütlerler. Herkesin sivil toplum şeklinde bir meclisi olur. TÜSİAD’ın var, bilmem KESK’in var, binlerce bunun gibi meclis var da neden toplumların meclisleri olmasın? Ben bütün Kürtlerin tek meclisi de olsun demiyorum. Ama örneğin BDP’li Kürtlerin bir meclisi olur. Federal çözüm deyip Kürdistan’a sınır çiziyorlar. Bu sınırı nerede başlatıp nerede bitireceğiz? Bizimkisi sınırları esas almaz. İstanbul Kürt’ü de Hakkari Kürt’ü de girer buna. Bu Anayasa Uzlaşma Komisyonu niye bir tek çözüm geliştirmez ki iki yıldır? Beş bin Rum, elli bin Ermeni kalmış, bunların birer meclisi olsa ne zararı olur?”
Abdullah Öcalan, 7 Aralık 2013 tarihli görüşmede yeni anayasa ruhunun oluşturulması gerektiğinin altını çizerek, “1924 Anayasası’nda sol, İslami gelenek ve Kürt bastırıldı. Yeni Anayasa yapılacaksa, bunlar tekrar konuşulmalıdır” dedi.
DEMOKRATİK BİR ANAYASA
Tarihi demokratik anayasal çözüm vurgusunda bulunan Abdullah Öcalan, 4 Şubat 2015’te ‘Demokratik Anayasa’ ittifakına açık olduklarını beyan ederek, “Demokratik anayasayı hangi parti istiyorsa bunu görüşebiliriz. 1923’ten 1924 Anayasası’na giderken Demokratik Anayasa imkânı vardı. Ama Meclis ikinci grubunun tasfiye edilmesi ile diktatörlük yolu açıldı. Benim için önemli olan anayasadır. Çatışmadan demokratik bir anayasa çıkaracağız. 9-10 maddelik ana tartışmamız yerel demokrasi temelinde demokratik bir statünün elde edilmesi üzerinedir. Tüm kimlikler ve varlıkların (cemaatler, tarikatlar, etnisiteler, sınıflar, inançlar, sivil toplum vb.) demokratik bir statü elde etmelerini hedefliyoruz. Demokratik statü, demokratik anayasa olarak ifade ediyorum. Biz Türkiye’yi yerel demokrasiye taşıyacağız. Aynı zamanda özgür yurttaşı yapacağız. Yurttaşlığı yeniden tanımlayacağız. Devlete kul değil, özgür olan yurttaşı tanımlayacağız. Vatandaşlık kavramı büyük bir karmaşa içindedir” dedi.
Abdullah Öcalan, 27 Şubat 2015 tarihli görüşmede yasal-anayasal çözümün eşiğinde olunduğuna dikkat çekerek, “Bunun için daha yeni sabotaj teknikleri, kurumları devreye girebilir. Yoğun bir toplantı, kararlaşma ve tartışmalar programı lazım” önerisinde bulundu.
MA / Özgür Paksoy