Aram Yayınevi'nden 7 yeni kitap

img

AMED - Aram Yayınevi'nden 3'ü tarih, 2'si roman biri öykü biri ise araştırma kitabı olmak üzere 7 kitap çıktı.  

Henry Mayers Hyndman'ın İngilizceden çevrilen "Devrimin Evrimi" ve "Herkesin İngiltere'si", X'ten Nasrin Parvaz'ın çevrilen "X'ten A'ya Gizli Mektuplar",  A. Fuat Hengirvanlı'nın "Yöntem ve Hakikat Rejimi", Deniz Bilgin'in "Zamanı Doğuran Dağ",  Şiyar Dersim'in "Denizde Dağ Çocuklarının İzleri" ile Diyar Bohtî'nin Kürtçe yazılan "Ehmedê Xanî Bi Çavekî Cuda" kitapları çıktı.
 
Henry Mayers Hyndman'ın Cemil Toprak tarafından İngilizceden çevrilen 456 sayfalık "Devrimin Evrimi" tarih kitabının kapağında şu ifadelere yer verildi: "İngiliz sosyalist hareketinin öncüsü olarak bilinen Hyndman, Marx'ın fikirlerini İngiliz okuruna tanıtan ilk isimlerden biridir. En önemli yapıtı kabul edilen Devrimin Evrimi, Marksist kuramın tarihsel materyalist çerçevesini, Avrupa devrimler tarihinin somut deneyimleriyle buluşturan erken dönem klasiklerinden biridir. Bu eserinde Hyndman, 18'inci ve 19'uncu Yüzyıl'ın büyük toplumsal sarsıntılarını bir "rastlantılar yığını" olarak değil, üretim biçimlerinin evrimi, sınıf mücadeleleri ve tüm bunları tarihsel zorunluluk mantığıyla açıklayan bir çerçeve kurar. Hyndman, ilk komünal topluluklardan, köleci ve feodal yapılara, Fransız Devrimi'nden 1848 ayaklanmalarına, Paris Komünü'nden Britanya işçi sınıfı hareketine uzanan geniş bir tarihsel panorama içinde, kapitalist üretim tarzının kendi çelişkileri tarafından nasıl aşındığını gösterir. Böylece Marx ve Engels'in 'tarihsel gelişim yasalarına' dayalı devrim anlayışını İngiliz sosyalist düşüncesine taşır.
 
Akademik literatürde Devrimin Evrimi, 19'uncu Yüzyıl sonu sosyalist yazının en önemli metinlerinden biri sayılır. Siyaset, tarih, ekonomi ve felsefenin kesişim alanında bir düşünce inşasına yönelen eser, Marx'ın teorisini popülerleştirmekle kalmaz; devrim ile reform, sınıf mücadelesi ile parlamenter mücadele arasındaki diyalektiği de tartışmaya açar. Bu niteliğiyle hem sosyalist teorinin gelişiminde hem de İngiliz işçi sınıfı hareketinin politik hattında belirleyici bir iz bırakmıştır. Marksist klasikler arasından sivrilen, Hyndman'ın berrak ve polemikçi üslubuyla düşünsel bir meydan okumaya dönüşen eser, politik ve entelektüel düzeyde tartışmanın hep canlı kalmasına da büyük katkılar sağlamıştır.
 
HERKESİN İNGİLTERE'Sİ 
 
Yine Henry Mayers Hyndman'ın Cemil Toprak tarafından çevrilen 168 sayfalık tarih kitabı olan "Herkesin İngiltere'si" kitabının kapağında ise şu ifadelere yer verildi: "On dokuzuncu yüzyıl İngiltere'sinde toplumsal eşitsizliklerin derinleştiği, işçi sınıfının ağır sömürü koşulları altında yaşam mücadelesi verdiği bir dönemde kaleme alınan Herkesin İngiltere'si İngiliz sosyalizminin erken dönem temel metinlerinden biridir. Hyndman, bu eserinde dönemin ekonomik yapısını ayrıntılı biçimde inceleyerek sınıfsal uçurumun kaynağını üretim ilişkilerinde arar ve toplumsal dönüşüm için kapsamlı bir perspektif ortaya koyar.
 
Karl Marx'ın düşüncelerinden esinlenen fakat doğrudan İngiltere'nin tarihsel ve siyasal koşullarına uyarlanmış bir yaklaşım sunan Hyndman, işçi sınıfının siyasal bilinçle örgütlenmesi gerektiğini vurgularken, parlamenter mücadelenin ve toplumsal hareketlerin birlikte değerlendirilmesi gerektiğini savunur. Bu bakımdan Herkesin İngiltere'si bir eleştirel metin olmanın yanında İngiliz sosyalist hareketinin ideolojik ve programatik çerçevesinin oluşumuna da katkı sağlayan kurucu bir çalışma niteliğindedir.
 
Eser, tarihsel bağlamı kadar, günümüz dünyasında hâlâ süren toplumsal adalet ve eşitsizlik tartışmaları açısından da önem taşımaktadır. Viktorya dönemi İngiltere'sinin derin sınıfsal çelişkilerini incelerken günümüz dünyasında karşılaştığımız dipsiz uçurumları görmemize olanak sağlayan Herkesin İngiltere'si, sosyalizm tarihine ilgi duyan ve çağdaş toplum sorunlarını anlamak isteyen herkes için birincil kaynak ve değerli bir referans olma özelliğini, aradan geçen bir buçuk asra rağmen hala koruyabilen ender metinlerden biridir."
 
TAHRAN ZİNDANI TANIKLIĞI: X'TEN A'YA GİZLİ MEKTUPLAR
 
Nasrin Parvaz'ın C. Güneş İspir tarafından çevrilen "X'ten A'ya Gizli Mektuplar" romanının ise kapağında şunlara yer verildi: "Hücreler, sorgu odaları, kırbaç sesleri, duvarlarda kurumuş kan lekeleri, parmak uçlarıyla oyulmuş tarihler, gözyaşlarıyla çizilmiş resimler, tırnaklarla kazınmış şiirler... Her satır, bir tutsağın son isteği, bir sevgilinin son veda öpücüğü, bir direnişçinin son vasiyetidir; her iz, bir ömrün son kalp atışları, her kelime, boğazına ilmek geçirilmiş bir halkın son nefesi. Özgürlük umudunu, bebeğini ve yoldaşlarının hatırasını birlikte taşıyan bir kadının aşk, direniş ve elem dolu hikayesidir bu. Tahran'da genç bir tarih öğretmeni, müzeye dönüştürülmek üzere kapıları açılan eski bir sorgu merkezinde, işte tam da unutulmak üzere olan bu hikâyenin peşine düşer.
 
X'ten A'ya Gizli Mektuplar, Nasrin Parvaz'ın, Tahran zindanlarında geçen unutulmaz tanıklığını edebiyatın incelikli diliyle buluşturduğu çarpıcı bir roman. Parvaz, dengeli ve mükemmel bir dikkatle karanlığın içinde bile umudun nasıl canlı tutulabileceğini gösteriyor. Roman, hamile bir kadının hücreler, sorgular ve işkenceler arasında yazdığı mektuplar üzerinden, baskının en sert yüzüne edebiyatın duyarlı ışığını tutuyor. Sıra dışı kurgusu, zarif dili, karakterlerin derinliği, atmosferin yoğunluğu, anlatımın ritmi, deneyimden süzülen gerçekçiliği, hikâyeyi tanıklığın ötesine taşıyıp güçlü bir edebi yapıta dönüştürüyor.
 
Parvaz'ın, X'ten A'ya Gizli Mektuplar'ı hem içerdiği insani hakikat hem de edebi kudretiyle, çağdaş politik edebiyatın unutulmaz metinlerinden biri. Bir kadın tutsağın yaşadıklarından yola çıkarak aşkı ve dostluğu, ihaneti ve umudu, korkunun en derin kuyusuna, hafızanın en kırılgan damarına işleyen bu hikayeyle yazar, zulmün, direnişin ve insan iradesinin evrensel boyutlarını yakalayan sağlam bir yapıt ortaya çıkarmayı başarıyor."
 
'YÖNTEM VE HAKİKAT REJİMİ'
 
A. Fuat Hengirvanlı'nın 424 sayfalık tarih kitabı olan "Yöntem ve Hakikat Rejimi" adlı kitabın kapağında ise, "Kavramların bulanıklaştığı, hakikatin tüketim nesnesine dönüştüğü çağımızda kültür, uygarlık, iktidar, toplumsallık, dil ve özgürlük üzerine keskin ve berrak bir düşünme biçimi. Hakikat, sisler içinde yol alan gezginin elindeki kandil gibidir. Onu yitirdiğinizde, karanlıkta kalır, bir süre sonra kendinize de yabancılaşırsınız. A. Fuat Hengirvanlı'nın bu eseri, tam da bu yabancılaşmayı sorgulayan, anlamın kayıp parçalarını toplayan bir metin. Yazar, bize 'kim olduğumuzu' değil, 'kim olmamız gerektiğini' hatırlatır.
 
Eser, Demokratik Ulus fikrinin temellerine uzanan, toplumsal yarılmanın hakikat yitimine nasıl dönüştüğünü, iktidarın toplumsal dokuyu nasıl çözdüğünü ve yeniden inşa için hangi düşünsel araçlara ihtiyaç duyduğumuzu incelikle gösteriyor. İktidarın, kör alışkanlıkların, kavramların puslu labirentinde, dogmanın katılığına saplanmadan, özgürlükçü bir perspektifle, eleştirel düşüncenin kapılarını aralayan eser, bize kültür ve uygarlığın, dil ve hafızanın, direniş ve umudun birbirine nasıl dokunduğunu, nasıl bir hakikat rejimi kurduğunu anlatıyor. 
 
Yöntem ve Hakikat Rejimi, mistik bir yolculuğun felsefi haritası gibi okunabilir: Her satırında bir arayış, her bölümünde bir eşik vardır. Yol, tıpkı kadim mitlerdeki gibi hem tehlikeler hem de kurtuluş imkânlarıyla örülüdür. Bu metin, okuyana kendi gerçeğiyle yüzleşmeye, anlamı yeniden kurmaya ve toplumsal inşaya katılmaya istek ve cesaret aşılayan bir eser. Diğer eserlerinde de sezer gibi olduğumuz erken bir vasiyet, hissettiğimiz son emri gibi Hengirvanlı'nın bu eserinde de aynı sözleri duyuyoruz: Hakikat size uzaktan seslenmez, onu duymak için kendinizi dönüştürmelisiniz."
 
'ZAMANI DOĞURAN DAĞ'
 
Deniz Bilgin'in 240 sayfalık "Zamanı Doğuran Dağ" öykü kitabına dair ise şu ifadeler yer aldı: "Bir kadın, annesinin bakışlarında saklı kalan acıyı çözmeye çalışır. Bir çocuk, köy meydanını saran sessizlikte kendi yalnızlığını duyar. Genç bir adam, şehrin gürültüsünde kaybolurken dağın çağrısına kulak verir.
 
Deniz Bilgin'in öyküleri, sıradan hayatların içindeki görünmez çatlaklardan sızan ışığı anlatıyor. Köy evlerinin taş duvarlarından şehir sokaklarının karmaşasına, aşkın kırılganlığından ölümün sessizliğine kadar her yerde zamanın izini sürüyor. Zamanı akan bir çizgiden ziyade, insana yön veren, kaderi belirleyen, bazen de onu altüst eden bir güç olarak resmediyor. Öykülerdeki karakterler, dağın eteklerinde, kentin kalabalığında ya da bir evin dar odasında bir yandan kendi iç dünyalarıyla öte yandan hayatın sert ve acımasız yüzüyle hiç beklemedikleri bir anda karşı karşıya geliyor. 
 
Zamanı Doğuran Dağ, oldukça güçlü, sarsıcı ve derinlere odaklı diliyle, okuru sıradan görünen hayatların içindeki saklı kırılma anlarına götürüyor. Her öykü, zamanın farklı bir yüzünü gösteriyor. Kimi yerde bekleyiş, kimi yerde kayboluş, kimi yerde ise bir yeniden doğuş. Çünkü gerçek olayların cereyan ettiği bir mekân olarak 'dağ' aynı anda sabrın, doğurganlığın ve direncin sembolü olarak öne çıkıyor.
Gerçeğe ve sağlam bir arka plana yaslanan ama yoğun şiirselliği ve güçlü anlatımıyla örülü bu öyküleriyle Deniz Bilgin, tıpkı diğer kitabı 'Bulut Yağmuru'nda olduğu gibi daha ilk andan itibaren, her insanın içinde zamanı doğuran bir dağ olduğuna okuru bir kez daha inandırmayı başarıyor."
 
'MAZLUM'UN SEKSEN SEKİZ GÜN SÜREN YALNIZ YÜRÜYÜŞÜ'
 
Denizde Dağ Çocuklarının İzleri, Karadeniz'in sarp dağlarında, derin vadilerinde ve uçsuz bucaksız vahşi ormanlarında iz süren bir grubun yaşadıklarını konu alıyor. Roman, zorlu doğa koşulları, açlık, yorgunluk ve sürekli takip altında geçen bir yolculuk boyunca, yoldaşlık, bağlılık ve direnişin izini sürüyor. Celal Başkale'nin öncülüğünde Karadeniz'de yürütülen faaliyetleri, Mazlum'un seksen sekiz gün süren yalnız yürüyüşü ve imkansızlıklar ortasında yaşanan kayıplar, kitabın ana dokusunu oluşturuyor. Birbirinden kopanların yeniden buluşma çabaları, pusular, kaçışlar ve hayatta kalma mücadelesi, gerçek olaylara dayanan sahnelerle aktarılıyor.
 
Bu roman, yabancısı oldukları bir coğrafyada bir gurup insanın birbirine tutunarak ayakta kalma çabasının, düşen arkadaşların ardından yola devam etmenin ve her şeye rağmen mücadeleyi sürdürmenin hikâyesidir. Gerçeklikten beslenen dili ve akıcı anlatımıyla, okuyucuyu Karadeniz'in ormanlarından Munzur'un dağlarına uzanan uzun ve sarsıcı bir yolculuğa çıkarıyor.
 
KÜRTÇE ARAŞTIRMA KİTABI: EHMEDÊ XANÎ Bİ ÇAVEKÎ CUDA
 
Yine Diyar Bohtî'nin "Ehmedê Xanî Bi Çavekî Cuda" adlı araştırma kitabı da Kürtçe olarak yayınevinden çıktı. 408 sayfalık araştırma kitabının kapağında ise şu ifadeler yer aldı: Kürt klasik edebiyatının en ünlü, etkili ve görkemli şair ve söz yazarlarından biri olan Ehmedê Xanî, büyük bir düşünür olduğu kadar bir şair ve halkının dili ve kimliği için verdiği mücadelede öncüdür. Mem û Zîn adlı eseri, bir aşk destanı olarak bilinse de, aslında eşsiz bir varoluş manifestosudur ve Kürt halkının hafızasında bir işaret fişeği gibidir.
 
Diyar Bohti, bu kitapta Xanî'nin eserlerinin yalnızca edebi yönlerini değil, aynı zamanda felsefi, tasavvufi ve siyasi yönlerini de inceliyor ve araştırıyor. Xanî'nin dil, kimlik, adalet ve özgürlük hakkındaki düşüncelerini derinlemesine değerlendirerek onu Kürt düşünce tarihinin merkezine yerleştiriyor.
 
Ehmedê Xanî Bi Çaveki Cuda, klasik Kürt edebiyatını modern ve doğru bir şekilde yeniden okuma ve araştırma fırsatı sunuyor. Xanî'nin şiirlerinde gizli temalar ve mesajlar, günümüz meseleleriyle kesişiyor. Ayrıca, eserinde dile getirilen hakikat, yüz yıl sonra bile değerini ve yeniliğini koruyor. Bu nedenle kitap, Ehmedê Xanî'nin yalnızca tarihsel bir şair olarak değil, aynı zamanda yeni bir gözle ve en başından itibaren bugünün ve geleceğin bir önderi ve örgütleyicisi olarak okunmasını öneriyor."
 
MA / Müjdat Can