Sağlık Çalıştayı: Kadının öz bilgisine kulak verilmeli

  • kadın
  • 17:22 14 Haziran 2025
  • |
img
AMED - “Sağlıklı kadınla özgür yaşama” şiarıyla gerçekleştirilen kadın sağlık çalıştayında, kadının kendi bedeni hakkındaki söz hakkının elinden alındığı belirtilerek, kadının öz bilgisine kulak verilmesi gerektiğinin altı çizildi. 
 
Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) ve Öğrenci Komisyonu, “Sağlıklı kadınla özgür yaşama” şiarıyla Çand Amed Kültür Salonu’nda kadın sağlık çalıştayı düzenledi. Çalıştayın açılış konuşmasını SES Amed Kadın Sekreteri İlknur Ayık yaptı. 
 
Sağlık emekçilerinin bir araya geldiği bu çalıştayın sadece bir sağlık meselesi değil, aynı zaman da bir yaşam hakkı, bir emek mücadelesi, bir özgürlük çağrısı olduğunu belirten İlknur Ayık, “Kadın sağlığı, yalnızca doğumdan regl döngüsünden, mamografi taramasından ibaret değildi. Kadın sağlığı kadınların bu sistem içinde bedenleriyle nasıl ilişki kurduklarının, emeklerinin nasıl görünmez kılındığının, duygularının nasıl bastırıldığının; şiddetle, yoksullukla, ayrımcılıkla nasıl iç içe yaşadıklarının adıdır” dedi. 
 
İlknur Ayık, erkek egemen sistemin kadın bedenine ya üretici olarak yani doğurabilen bir makine ya da tüketici olarak endüstrisinin, ilaç pazarının hedef kitlesi gibi baktığına dikkat çekti. İlknur Ayık, “Reglimiz bir rahatsızlık, gebeliğimiz bir risk, doğumumuz bir ameliyat, menapozumuz bir sorun olarak görülüyor. Oysa bir biliyoruz ki bedenimiz kendi döngüleriyle, ritmiyle, bilgisiyle bir bütündür. Ve bu bilgi bizim elimizden alındı. Şifacı kadınlar, kadınların kadınları iyileştirdiği, doğum yaptırdığı, bitkilerle, dualarıyla, dokunuşla birbirine destek olduğu bir kültür binlerce yıl sürdü. Bu bilgi bastırıldı. Erkek egemenler şifacı kadınları cadı avlarıyla katlettiler. Tıbbi otorite ve erkek egemen bilim, kadının kendi bedenine dair bilgisine güvenmemeye başladı” ifadelerini kullandı.   
 
‘KADININ ÖZ BİLGİSİNE KULAK VERİLMELİ’
 
Sağlık hakkının kişinin kendi bedeni üzerindeki söz hakkını da kapsadığının altını çizen İlknur Ayık şunları belirtti: “Kadının bedeni üzerindeki denetim, ne yalnızca devlete ne yalnızca tıbba, ne de yalnızca piyasaya devredebilir. Kadın sağlığı özne olduğu kendi bedenini tanıdığı, kararlarını kendisinin verdiği bir çerçevede ele almalıdır. Kadının öz bilgisine kulak verilmeli. Şifacı kadınların bilgeliği bilim dışı değildir. Kadının sağlık politikaları tıbbi otoritenin tekeline son vermeli. Bu sistemin cinsiyet körlüğü son bulmalı.” 
 
Ardından konuşan Kamu Emekçileri Sendikaları Konfedarasyonu (KESK) Döne Gevher, demokratik toplumun inşasında kadın emekçilerin var olma sürecini tanımlayabilmesi ve emek mücadelesinin bir parçası olarak bu süreçte toplumun inşasındaki rolünün tartışılıp gündemleştirilebilmesine de ihtiyaç olduğunu dile getirdi. Kadın bedeninin yeniden işgal edilmeye çalışıldığının altını çizen Döne Gevher,  “Sadece Türkiye'de 2025 yılının aile yılı ilan edilmesi tek başına değil, ABD'de Kürtajın yasaklanması, Polonya'da doğruluk kontrolüne dönük politikaların geliştirilmesi. Kamu hastanelerinde kürtaj yasaklandı. Özel sektörde sadece parası olanın bu durumdan hizmet alabildiği bir süreç var. Tüm bunlara karşı kadınlar, sadece doğuran annelik rollerinin ötesinde bir özne olma hali, mücadelenin bir parçası olma hali, kendi olma hali üzerinden geliştirdiği mücadele etme hali var” dedi. 
 
‘TOPLUMSAL CİNSİYET VE KADIN SAĞLIĞI’
 
Daha sonra çalıştay, moderatörlüğünü Fatma Yıldızhan’ın, Jineoloji Dergisi Yayın Kurulu üyesi Rojda Yıldız ve Ses Öğrenci Komisyonun konuşmacı olarak yer aldığı “Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Sağlığı” oturumu yapıldı. 
 
Rojda Yıldız, her geçen gün cinsiyetçilik ve kadın kırımının çok daha güçlü bir şekilde örgütlendiğine dikkat çekti. Rojda Yıldız, “Özellikle savaşların artmasıyla birlikte önümüzdeki yıllarda da kadın cinayetlerinin daha fazla artacağına dair çok fazla mesele var. Ki bu bütün meselelerin içerisinde yani aslında dünyanın kendisini örgütlediği bir erkek haklı meselesi içerisinde toplumsal cinsiyeti sadece kadın erkek rolleri olarak tartışmak, ev içi rolleri toplumsal roller olarak tartışmak ne kadar gerçekliğe yakın bir hakikati ortaya koyuyor. Hakikaten bunun üzerine biraz düşünmek gerekiyor. Yani cinsiyetçilik dediğimiz mekanizma bunu çok daha aşan bir mekanizma. Aslında cinsiyetçilik meselesini bir temel çelişki olarak ele almak gerektiğini düşünüyoruz” dedi.  
 
İktidarların cinsiyetçilik üzerinden kadını sömürgeleştirdiğini belirten Rojda Yıldız , “Toplumsal sorunların kökeninde yatan en temel mesele aslında kadın ve erkek arasında yaşanan krizli ilişkisel biçimlerin inşa edilmiş olmasıyla çok doğrudan alakalı. Bugün aslında hepimizin diline pelesenk olduğu şekilde iktidar ve tahakküm ilişkileri yaşamın her alanını belirliyor. Hiçbir politika, güncel hiçbir politika iktidar ve tahakküm ilişkilerinin dışında kendisini inşa etmiyor. Siyaset, ekonomi kökeninde aslında bir iktidar yarışı, iktidar meselesi var. Cinsiyetçilik aslında sistemin diğer alanlarında uyguladığı bu iktidar hegemonyasını önce kadın-erkek ilişkisi üzerinden inşa ettiğini ve buradan öğrendiğini söyleyen, anlatan bir çerçeve çizmek gerektiğini düşünüyoruz. Bugün dünya tarihinde hala çok büyük sömürgecilik pratikleri sergileniyor” diye konuştu.  
 
‘SAĞLIĞIN TEMEL BİLGİSİ KADIN ETRAFINDA GELİŞTİRİLDİ’
 
Zekiye Zilan Çeliker, kadınlar etrafından gelişen insan toplumsallığına dikkat çekerek, “Aslında insanlığın en büyük yapısı olan toplumsallık, işte toplumsal yaşam yapısı tarih içinde nasıl bir bozulmaya, nasıl bir çözülmeye uğramışsa sağlık alanı da bundan payını almıştır. Bu yüzden çok da bağımsız değil. İç içe olduğunu belirtmek gerek. Tarihsel süreçte yaşamı örgütleyene şifacılıkla ön plana çıkan tanrıçalar, kadınların aylık kanamaları, hamilelikleri, bedenlerinde olan değişimleri fark ederek doğum yaparak, belki doğuma yardım ederek, kesiklere, çıkıklara müdahale ederek ya da merhemler, tütsüler, otlar hazırlayarak aslında sağlığın temel bilgisini, kadın etrafında geliştirerek toplumun bilgisi haline getirmişlerdi diyebiliriz” dedi.  
 
Çalıştay “ Beden Politikaları ve Kadın Sağlığı” oturumu ile devam etti. Moderatörlüğünü Gülizar İpek’in konuşmacılar olarak da Ata Soyer Sağlık Politika Okulu üyesi Aycan Dirli ve Ses Amed Kadın Meclisi üyesi Rezan Altındağ konuşmacı olarak yer aldı.
 
‘BEDEN NESNELEŞTİRİLİYOR’
 
Aycan Dirli, bedenin sadece biyolojik ve fiziksel bir olgu olmadığını, aynı zamanda kültürel, sembolik ve sosyolojik olan oluşların ya da olguların kesişim noktasında yer aldığını belirtti. Aycan Dirli, “Meta, moda, medya, medya meselesi ve diğer endüstri spor gibi alanlar estetik cerrahi operasyonlar, dolgu, botoks gibi kimyasal reaksiyon uygulamaları bunların tümü aslında bizim beden üzerine daha çok düşünmemize, daha çok tartışmamıza neden olan şeyler oldu. Ama en nihayetinde aslında beden politikaları dediğimiz şey bilhassa kadınlar üzerinden gelişen, kadın bedenini esas alan politikalar bedenin nesneleştirilmesinin de bir tarihini içeriyor. Yani bedeni iktidar nesnesi haline getiren tarih, aslında bunu cinsiyetçilikle birlikte işletmeye başlıyor diyorsunuz. Ama bu bedeni nesne haline getiren, yani bedeni sadece salt nesne gibi kurgulayan anlayış, aslında kapitalizmin de işine geliyor. Çünkü bedene nesne dediğimizde onu denetleyebilir, disiplin edebilir, cezalandırabilir ya da kapatabilir oluyorsunuz. Yani beden sadece biyolojik ve fiziksel bir olgu değil, aynı zamanda kültürel, sembolik ve sosyolojik olan oluşların ya da olguların kesişim noktasında yer alıyor” dedi. 
 
Rezan Altındağ, doğal toplumdaki birikim durumuna dikkat çekti. O dönem iktidar zemini olmadığına işaret eden Rezan Altındağ, “Aynı zamanda bu bir bilgi iktidarı haline dönüşmüyor. Kadınlar bunu gönüllü yapıyorlar. Hatta bunu sadece bir bilgi aktarım şeklinde de yapmıyorlar. Kendi yerellerinden, kendi yörelerinden, kendi köylerinden, kendi klanlarından bağımsız bir şey de yapmıyorlar. Kendi kültürleriyle çok iç içe geçen bir şey yapıyorlar”  diye belirtti.  
 
Oturumların ardından atölye tartışmaları ve son olarak öneri ve planlama gerçekleştirildi.