Abdullah Öcalan'ın perspektifinde demokratik entegrasyon

img

HABER MERKEZİ - Abdullah Öcalan, demokratik entegrasyonu Barış ve Demokratik Toplum Süreci'nin kilit kavramlarından birisi olarak görüyor. Öcalan, cumhuriyetin demokratikleşmesi ve devletin toplumu tanımasıyla entegrasyonun oluşabileceğini vurguluyor. 

Demokratik/pozitif entegrasyon, Kürt sorununun demokratik yollarla çözümüne dair devam eden Barış ve Demokratik Toplum Süreci'nin en önemli aşamalarından birisi olarak görülüyor. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan, 28 Ağustos'ta İmralı Heyeti üyeleriyle yaptığı görüşmede "demokratik toplum, barış ve entegrasyonun" sürecin 3 kilit kavramı olduğunu vurguladı. Öcalan, bu temelde sonuca ulaşabileceğini kaydetti. 
 
Söz konusu kavram, Öcalan'ın diğer görüşmeleri ve kaleme aldığı metinlerde de sık sık öne çıkıyor. Öcalan, 9 Temmuz'da yaptığı görüntülü çağrısında yer verdiği "Herkesin üzerine düşeni yapması, Barış ve Demokratik Toplum hedefine ulaşılması, pozitif entegrasyonalist bir perspektifle mümkündür” ifadelerle de demokratik/pozitif entegrasyonun önemine vurgu yaptı. 
 
ÖCALAN’IN ENTEGRASYON TANIMI
 
Öcalan'a göre entegrasyon, "demokratik toplumun, ulus devletle birliğini" ifade eder. "Devlete entegrasyonun kurucu gücü, demokratik toplumdur” diyen Öcalan, ortaya koyduğu çözüm önerisinde toplumun edilgen, devletin de özne olmadığını ifade eder. 
 
Öcalan'ın bu konudaki en kapsamlı değerlendirmesi, PKK kongresine sunduğu geniş manifestoda yer alıyor. Öcalan, manifestoda şunları belirtiyor: "Toplum kendini bir devlet olarak örgütleyip, diğer devlete bağlamıyor. Kendini demokratik toplum olarak, demokratik cumhuriyete entegre ediyor. Entegrasyon aynı zamanda eşitliği de içerir. Demokratik müzakere ile tesis edilir. Entegrasyon demokratik müzakereyi zorunlu kılar. Demokratik müzakere, demokratik toplum ile ulus devletin bütünleşmesini sağlar.”
 
Öcalan, demokratik/pozitif entegrasyon önerisinin "teslimiyet, başka bir gerçeklik içinde erime değil, kendi varlığıyla katılacağı bir yeniden kuruluş için mücadele alanı" olduğunu ifade ediyor. Öcalan, demokratik entegrasyonu devletlerin asimilasyon ve antidemokratik politikalarına karşı “3'üncü Yol” olarak savunuyor. Bir diğer önemli nokta ise, Öcalan entegrasyonu taktiksel değil, stratejik-paradigmatik bir yaklaşım olarak ele alıyor. 
 
ENTEGRASYONUN DEMOKRATİK ULUSLA BAĞI
 
Abdullah Öcalan’ın entegrasyon anlayışı, demokratik ulus paradigması içinde şekilleniyor. Demokratik ulus modeli içinde entegrasyon, farklı kimliklerin kendi öz varlıklarıyla birlikte eşit yurttaşlık temelinde yaşaması anlamını içeriyor. Merkezîleşmeye değil, yerel demokrasi ve çoğulluk üzerine kurulması gerektiğini vurguluyor. Çatışmasız bir birlikteliği esas alır ve kültürel çoğulculuk içinde siyasal birlikteliği ifade eder. Bu birliğin inşası aynı zamanda her halkın, inancın, kimliğin kendini demokratik, ekolojist, kadın özgürlükçü perspektifle örgütlemesi ve demokratikleşen devletin ve kurumların tümüyle eşitlerarası bütünleşmesi olduğu anlamına geliyor.
 
TARİHSEL- TOPLUMSAL DİYALEKTİK
 
Bütünleşme/entegrasyon sadece şimdiyi ya da bugünü anlatmıyor, aynı zamanda diyalektik gereği, tarihsel-toplumsal bütünleşme deneyimlerinin toplam varlığı ile yeni bir dünya hayalinin/mücadelesinin bütünleyiciliğini ve dinamizmini anlatıyor. 
 
Öcalan, "Demokratik Uygarlık Manifestosu (2013)” adlı kitabında bu durumu şöyle açıklıyor: "Sosyalist toplumu kapitalizmin panzehiri olan, fakat sadece bundan ibaret olmayan, geçmiş tüm toplumların gelişmiş, bütünleşmiş, özgür ve eşitçe oluşmaya çalışan toplumu olarak değerlendirmek kendi hakikatinin gereğidir. İnsan türü hep toplumsaldır. Geçmiş-şimdi-gelecek birbirinden ayrıştırılarak yaşanmaz. Üç hal de iç içe olup birlikte yaşanır. Şimdiki an geçmiş olduğu kadar gelecektir de.” 
 
3 TEMEL İLKE
 
Öcalan, demokratik entegrasyonu 3 temel ilkeye dayandırıyor: 
 
Birincisi aktörlerin tanımı: Aktörlerden kastettiği “demokratik toplum” ve “ulus-devlet”tir. Buradaki kasıt, bu iki aktör arasında birinin diğeri içinde erimesi değil, iki ayrı öznenin demokratik bir cumhuriyet çatısı altında bir araya gelmesidir.
 
İkincisi yöntemin belirlenmesi: Yöntem ise, dayatma veya zorlama değil, demokratik müzakere ve demokratik siyasettir.
 
Üçüncüsü hedefin netleştirilmesi: Hedef ise, demokratik bir entegrasyondur, yani eşit zeminde birlik ve bütünleşme halidir. Buradaki önemli bir husus ise, muhatap hükümet değil, devlettir. Muhatabın devlet olması, kalıcılık ve süreklilik açısından önemli bir yerde duruyor.
 
MANİFESTODA ENTEGRASYON 
 
Öcalan'ın manifestoda entegrasyona ilişkin şu boyutları vurguluyor: 
 
Öcalan, demokratik entegrasyonu Ortadoğu’da Kürt Sorunu’nun çözümü için yeni dönemin anlayışı olarak ifade ediyor ve önemli bir olanak olarak görüyor. Öcalan, amacı ise şu şekilde anlatıyor: "Amaç, Kürdistan’ı aralarında paylaşan ulus-devletlerle demokratik entegrasyon çözümüdür. Buna ‘Ortadoğu’da Kürt sorunu ve demokratik entegrasyon çözümü’ diyebiliriz… Biz ‘demokratik ulus’ çözüm önerisi geliştirdik. Yani ‘sosyalist çözüm, demokratik ulus çözümüdür’ dedik. ‘Sosyalizm demokrasisiz olmaz’ anlayışı ile ‘demokratik toplum programını’ geliştirdik. Bu ilkedir. Bu ilke doğrultusunda ulus-devletten vazgeçtik; onun yerine demokratik ulusu ikame ettik, programımız da ‘demokratik ulus’ etrafında örülecek. Bunun komşu devletlerle ilişkisi hayatidir. Çünkü öncelikli olarak bunun çözümlenmesi gerekiyor. Bunun çözümlenmesi için de ‘entegrasyon’ doğru bir kavram. Yani Türkçesi ‘bütünleşme.’ Entegrasyon, kapitalist moderniteye karşı demokratik modernitenin ve demokratik ulusun savunusunun bir parçasıdır. Kapitalist modernitenin inşa ettiği sınıfsal ve kimliğe dayalı tüm imtiyaz alanlarının reddidir."
 
Dört Devlet ile Demokratik Entegrasyon
 
Öcalan, demokratik entegrasyonu yalnızca Türkiye sınırları içerisinde yaşanacak bir bütünleşme süreci olarak görmüyor. Aynı zamanda dört (Türkiye, Suriye, İran ve Irak) devletle entegrasyona dayalı bir bütünleşme anlayışını vurguluyor: “Entegrasyon önemlidir. Çünkü birlikte yaşanılacak ulus devletlerle bağı ifade eder. Kürdistan ile doğrudan ilgili dört ulus devlet var. Dört devletle entegrasyona dayalı bir yaklaşımla bütünleşeceğiz.”
 
Demokratik Cumhuriyet ile Entegrasyon
 
Öcalan demokratik toplumun stratejisinin demokratik siyaset olduğunu belirtir. Bu kapsamda demokratik siyaseti temel strateji olarak görürken, bunun ikinci büyük alanının demokratik cumhuriyetle entegrasyon olarak görüyor. Öcalan, demokratik entegrasyonun yalnızca Kürtlerin değil, aynı zamanda Türklerin ve diğer halkların, inançların da demokratik siyaset ve demokratik toplum yoluyla demokratik cumhuriyete entegre edilmesini savunuyor. 
 
Abdullah Öcalan, manifestoda bu durumu şöyle dile getiriyor: “Nihayetinde demokratik siyaset, demokratik cumhuriyet içinde icra edilecektir. Türkiye Cumhuriyeti ile demokratik siyaseti entegre edeceğiz. Bu demokrasinin garantisi olur. Demokratik siyaset, demokratik toplumu şart kılar. Ama demokratik cumhuriyeti de gerektirir. Eğer cumhuriyet demokratik olmazsa, entegrasyon olmaz. Faşist bir cumhuriyetle entegrasyon gerçekleştirilemez. Dolayısıyla demokratik siyasetin karşılığı Demokratik Cumhuriyet’tir. Onunla entegrasyon yapılıyor, bütünleşiliyor. Bu çok önemlidir ve amacımızı karşılıyor.”
 
Asimilasyona Karşı Eşitlik, Demokratik Müzakere ve Mücadele
 
Öcalan, entegrasyon anlayışının asimilasyon politikasının tersi olduğunu vurguluyor. Öcalan’ın entegrasyon anlayışı, asimilasyoncu değil, aksine asimilasyon karşıtı ve karşılıklı bütünleşmeyi içeriyor. Entegrasyonun eşitlik olduğunu, müzakere ile tesis edileceğini ve demokratik müzakereyi zorunlu kıldığını belirtiyor. Yöntem olarak demokratik müzakerenin, demokratik toplum ve ulus devletin bütünleşmesini sağlayacağını ifade ediyor. Öcalan’a göre, entegrasyon süreci aynı zamanda bir mücadele süreci. Yani bütünleşme ve mücadelenin süreklilik içinde devam ettiğine önemle işaret ediyor. Manifestoda, “Bazıları entegrasyonu asimilasyon olarak anlamak isteyebilir, ama biz de tam tersine asimilasyona karşı direneceğiz” diyor.
 
Demokratik Siyasetin Demokratik Cumhuriyet ile Entegrasyonu
 
Öcalan, çözümün hedefinin “demokratik toplumun, demokratik cumhuriyete entegre edilmesi” olarak belirlerken, bunu aynı zamanda “Demokratik birlik entegrasyonu” olarak tanımlıyor. Bir strateji olarak demokratik siyasetin demokratik toplumu doğuracağını söyleyen Öcalan, demokratik siyasetin aktörel rolünü üstlenecek olanların en önemli görevlerinden birisinin demokratik toplumun demokratik siyasetle inşa edilmesi ve cumhuriyetle entegre edilmesi olarak tarifliyor. 
 
Enternasyonalist Hedefler
 
Öcalan’ın demokratik entegrasyon anlayışında, enternasyonalist ve sosyalist boyutu güçlü bir şekilde vurgulanıyor. Bu kapsamda, Kürtlerin dört komşu ulus-devletle birliğini entegrasyon ile ifade ederken; diğer dünya uluslarıyla ilişkilerini ise “Komünal Enternasyonal” olarak tanımlıyor. 
 
Öcalan’ın manifestoda konuya dair görüşleri şöyle: “Sosyalizme dair geliştirdiğimiz yeni teorik kuramsal açlımların, tarih-toplum analizlerimizin dünyanın farklı alanlarında yaşanan arayış ve mücadele deneyimleriyle buluşması, yeni sosyalist ideolojinin ve mücadele stratejisinin gelişimine önemli katkılar yapacaktır. Yanı sıra bölgesel ve küresel sosyalist çevreler arasında bir iletişim ve dayanışma, sosyalizmin inşasına güç verecektir. Bu amaçla uluslararası muhalif ve sosyalist çevrelerin katılımıyla Birinci Komünal Enternasyonal’in toplanması, önemli bir ihtiyacı karşılayacaktır.”
 
Bütünsel Hukuk ve Entegrasyon İlişkisi
 
Öcalan, ayrıca 2 temel taktik vurguluyor. Bu temel taktiklerden biri özsavunma iken, ikincisi ise “bütünsel hukuk”. Bütünsel hukuk, kimlik ve kültür haklarını yasala ve anayasal hukuk bünyesinde, bütünsel temelde ele alan hukuk anlamını taşıyor. Bir anlamıyla, yasa ve anayasa bağlamında birbirini tamamlayan hukuk da denilebilir. 
 
Öcalan, temel stratejiyi demokratik siyaset olarak belirlerken, bu stratejinin siyasette gerçekleşmesinin hukukla olacağını belirtiyor. Öcalan, burada demokratik entegrasyonun, demokratik toplumun ve demokratik siyaset alanlarının tümünün hukuki bir temel gerektiğine önemle vurgu yapıyor. 
 
“Kürdün hukuku da olacaktır” diyen Öcalan’ın manifestoda konuya dair ifadeleri şöyle: “Hukuk, varlığın somutlaşması yasal güvenceye kavuşarak statüleşmesi için zorunlu koşuldur. Hukuk olmadan varlık somutlaşıp bir statüye kavuşamaz. Hukuki güvence olmadan demokratik mücadeleden bahsedilemez. Çünkü demokratik siyasal mücadeleyi mümkün kılan, ona güvence ve zemin sunan şey hukuktur. Dolayısıyla demokratik siyaset stratejisinin uygulanabilmesi için, temel taktik alan olarak hukuk vazgeçilemez bir karakterdedir. Biz statüyü, demokratik toplum kurumlaşması olarak görüyoruz ki bunun yolu yasal ve anayasal hukuktur. Bu hukuk, Kürt halkının kendi kimlik ve kültürünü yapılandırıp geliştirmesine güvence olacaktır.”
 
Yarın: DEM Parti'den 'entegrasyon' hazırlığı 
 
MA / Diren Yurtsever