MÊRDÎN – Barış ve demokratik toplumun sadece Kürtler için değil, herkes için bir ihtiyaç olduğunu belirten gazeteci Pakrat Estukyan, siyaset biliminin normlarına yeniden şekil veren Abdullah Öcalan'ın insanlığın bir arada yaşamanın reçetesini sunduğunu söyledi.
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı'nın ardından Demokratik Birlik İnisiyatifi'nin "Kürt sorununun demokratik çözümü" ve "barış ve demokratik toplumun inşası" amacıyla başlattığı konferanslarının ikincisini Mêrdîn'de gerçekleştirdi. "Mezopotamya'da Halklar, İnançlar ve Demokratik Ortak Yaşam Konferansı" adıyla gerçekleştirilen konferansta Kürt sorununun çözümü ve demokratik toplumun inşası tartışıldı.
Mezopotamya Ajansı'na (MA) konferansı değerlendiren katılımcılardan Agos Gazetesi Ermenice Sayfalar Sorumlusu Pakrat Estukyan, konferansa kitlesel katılımın olmasının kendi başına bir mesaj barındırdığını belirterek, "Bu meselenin bu coğrafyada nasıl derin bir anlam taşıdığını bize gösteriyor. Yani bir arada yaşama iradesi, barış içinde varlığını sürdürme, kimliğine sahip çıkma iradesinin bu coğrafyada ne kadar temellendiğini, insanlara nüfuz ettiğini gösteriyor. Bu anlamda çok değerli. Biz bu konferansı bu katılımla Türkiye’nin batı illerinde yapamazdık. Ama burada, bu büyük katılımı görüyoruz" ifadelerini kullandı.
Konferans salonunun hınca hınç dolduğunu ve konferansın sonuna kadar ilgiyle izlendiğini, bunun da "bedel ödemeyle" ilişkisi olduğuna işaret eden Estukyan, "Barış burada bir ihtiyaç. Çünkü burada belki bu salonu dolduranların birçoğunun yakınları, belki evlatları, belki yeğenleri, babaları, anneleri, bu barış süreci gelinceye kadar, çatışma sürecinde zayir oldular. Öldüler, kayboldular, yani bedel ödediler. Ve bu bedel ödeme de bilinçli bir hareketin bedelini ödemekti. Varlığına, kimliğine sahip çıkma bilinci o bedeli getirdi. Dolayısıyla burada barış her yerdekinden daha fazla gerekli. Hiç bu işin zorluğuna katılmamış olanların 'Dövelim, savaşalım, yenelim, yenilelim' söylemleri palavradan ibarettir. Asıl olan o acıyı kendi bedenlerinde yaşayan insanların ne dediğidir. Bugün o insanlar 'Barış' diyor. Biz de bunu gördük" diye konuştu.
'İHTİYAÇ DUYUYORSAK O BARIŞI KURACAĞIZ'
Demokratik bir toplumun inşasının sadece Kürtler için bir gereklilik olmadığını, evrensel bir gereklilik olduğunu dile getiren Estukyan, dünün yanın birçok yerinde yaşanan savaş ve çatışmalara işaret ederek, "Bunun bugün en somut göstergesi Gazze. Gazze'de yaşananlara bakınca devlet terörünün sivil halka neler yaptığını görüyoruz. O yüzden bu somut bir gereklilik. Ekmek kadar, su kadar, soluduğumuz hava kadar gerekli bir şey barış. Ama bunu şimdi bilince çıkarıyoruz. Bu bilince çıkarmak da sadece burayla sınırlı değil. İspanya sokaklarında yürüyen yüzbinlerce insan, bu bilincin bir dışa vurumu. Veya Avrupa'nın farklı şehirlerinde. Burada da bu bilinç böyle tezahür ediyor. Biz 40 yıldan beri süren kendi özel deneyimimizi yaşadık. Şu anda barışa ihtiyaç duyuyorsak, o barışı da kuracağız demektir" diye belirtti.
'ÖCALAN BİR ARADA YAŞAMA REÇETİSİNİ SUNUYOR'
Abdullah Öcalan'ın Türkiye'de halen fikirleriyle değerlendirilmemesini eleştiren ve bunun kurulan algının topluma enjekte edilmesinin oluşan bir durum olduğunu belirten Estukyan, "O nedenle halen 'terörist başı Öcalan' diyorlar. Hatta biz o büyük ideologdan, o büyük siyaset bilimciye 'sayın' diye hitap ettiğimiz zaman bile bu birilerini çok rahatsız ediyor. Ama aynı zamanda hatırlamamız gerekir ki, Abdullah Öcalan günümüz siyaset biliminin normlarını yeniden şekillendiriyor. Bu normlar üzerinden yeni reçeteler yazıyor. Ve bu reçeteler insanlığın bir arada yaşayabilmesi pratiğine yönelik. Bunu değerlendirmek için o önyargılardan arınarak, bakmak lazım. Ancak Türkiye toplumu henüz o kıvamda değil. O önyargılardan arınamıyor. Ne siyasetçisi, ne akademisyeni, ne entelektüeli ne de sıradan insanı. O yüzden halen işimiz zor. Bu arınma yalın bakarak olacak. İnsanların etnik kimliğine, dinsel aidiyetine bakmadan ne dediğini dinleyerek olacak. Bu o pratiği çoktan kaybettik. Söylenen söze bakmalıyız. Meseleye buradan bakarsak bir anlam üretebiliriz" şeklinde konuştu.
'BİZİM BİR ŞEY YAPMAMIZ LAZIM'
İktidarın kendi görevini çoktan belirlediğini, toplumsal barışın iktidarın mevzusu olmadığını, ülkenin geleceğinin iktidarın sorunu olarak görülmediğini ifade eden Estukyan, şunları söyledi: "Bizim bir şey yapmamız lazım. İnancımızı yitirmememiz, birbirimize yaslanmamız ve karşıtlarımızın düştüğü hataya düşmememiz gerekiyor. İnsanları kimliğiyle değil, sözüyle değerlendirmemiz, sözünün değeri varsa ciddiye almamız, sözünün değeri yoksa zaman kaybetmememiz gerekiyor. Zamanımızın tanığıyız ve sorumlusuyuz da. Eğer, bugün zorbalar halen iktidar sürdürüyorlarsa bunda benim de sorumluluğum var. Torumun bana 'Bunlar yaşanırken, sen ne yaptın' diye sorduğunda bunun cevabını verebilmem gerekir"
MA / Ahmet Kanbal