Zimbabve’de Abdullah Öcalan’ın özgürlüğü için mücadele ediyor: Paradigması dünyayı değiştirebilir

img
ANKARA - Zimbabve’de Abdullah Öcalan’ın özgürlüğü için mücadele eden Hilary Zhou, Abdullah Öcalan'ın paradigmasının "bugün karşı karşıya kalınan pek çok soruna çözüm olabileceğini" söyledi. 
 
PKK Lideri Abdullah Öcalan, ABD başta olmak üzere AB’ye üye ülkeler yanı sıra ve pek çok ulus devletin ortak komplosu sonucu 15 Şubat 1999’da Türkiye’ye getirildi. Bu tarihten itibaren İmralı’da bulunan F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi’nde tek kişilik hücrede ağır tecrit altında tutulan Abdullah Öcalan, kadın özgürlükçü, demokratik ve ekolojik paradigmayla ezilen tüm halk ve inançlar için umut kaynağı oldu. 
 
Avrupa ülkeleri başta olmak üzere dünyanın dört bir tarafından Abdullah Öcalan’ın paradigmasından etkilenen aydın, yazar, akademisyenlerin yer aldığı çok sayıda kişi tarafından kampanyalar başlatıldı. Abdullah Öcalan’ın paradigmasını benimseyerek eylemler düzenlenen ülkelerden biri de Afrika’nın Zimbabve ülkesi. 
 
Zimbabve Toprak Hakları Hareketi (PLRM) Koordinatörü Hilary Zhou da geçtiğimiz yıl 10 Ekim 2024’de “Abdullah Öcalan’a özgürlük, Kürt sorununa demokratik çözüm” kampanyası kapsamında Zimbabve’de bulunan Türkiye Büyükelçiliği önünde Abdullah Öcalan’ın fotoğrafını açarak, "Sayın Öcalan ve Kürt halkı özgür olana kadar durmayacağız” diyerek eylem yaptı. Hilary Zhou Türkiye’nin zorlamaları nedeniyle gözaltına alındı, baskılara maruz kaldı. 
 
PLRM Koordinatörü Hilary Zhou, ülkesinde verdiği mücadeleyi ve "Reber Apo" diye ifade ettiği Abdullah Öcalan’ın paradigmasının kendisini nasıl etkilediğine ve "Özgürlük" kampanyasına katılımına dair sorularımızı yanıtladı. 
 
 Kendinizi ve aktif bir biçimde yer aldığınız çalışmalarınızı anlatabilir misiniz?
 
1982 yılında Zimbabve'nin ikinci büyük şehri olan Blawayo’da doğdum. Üç çocuk babasıyım ve aynı zamanda sivil haklar aktivistiyim. Öğrenci aktivistliği günlerimden bu yana neredeyse 20 yıldır toprak ve sivil haklar aktivistliği yapıyorum. Zimbabve'nin ekonomik sorunlarını ve toprak reformunu belki duymuşsunuzdur. Sanırım pek çok insan bunu duymuştur; beni toprak hakları aktivizmine iten de budur. Çünkü tam da biz üniversitedeyken, yani kurtuluş savaşı sonrası toprak reformunun başladığı dönemde, ülkede pek çok şey kötüye gidiyordu. Ayrıca daha sonra resmileşen çiftlik işgalleri de vardı. O zamanlar çok görünür olan öğrenci hareketi ve aynı zamanda işçi hareketi içindeki en yoğun aktivizm, çok aktif olmamız, hükümete karşı gösteri yapmamız ve aynı zamanda iyi gitmeyen konuları protesto etmemiz elzem hale gelmişti.
 
 Zimbabve'deki kötü gidişata karşı geliştirdiğiniz eylem ve mücadele biçimlerini anlatır mısınız?
 
Dur demek için çeşitli eylem ve etkinliklere başvurduk. Bu durum, benim ve üniversitede benimle birlikte olan birkaç yoldaşımın süresiz olarak okuldan uzaklaştırılmasına neden oldu. Yani, süresiz olarak uzaklaştırıldık. Bu da belki beş ya da on yıl sonra üniversiteye geri dönme şansımızın neredeyse hiç olmadığı anlamına geliyordu. O zamanki hükümet tarafından kullanılan sistem buydu. Üniversiteden atıldığımızda, bizi kabul eden bir gençlik örgütünde gönüllü olarak çalışıyordum. Gençlik hareketi içinde çok fazla aktivizm yapıyorduk. Daha sonra bazı meslektaşlarımla birlikte bir örgüt kurduk. Sanırım 23 yaşlarındaydık ve Zimbabve halkının toprak hakları hareketini başlattık. Hiçbir mülkiyet güvencesi yoktu. Ortada bir sürü kaos vardı. Toprağı yeniden dağıtmanın düzgün bir yolu yoktu. Bir toprak parçasına giden herkes otomatik olarak o toprağın sahibi oluyordu. Eğer daha güçlü ya da daha iyi yönetilen ya da o bölgede daha fazla hak sahibi olan biri gelirse ya da o toprak parçasında çıkarı varsa, o toprağın mülkiyetini kimin ve nasıl güvence altına aldığınıza bağlı olarak, sizi kolayca yerinden edebilirdi.
 
Toprak reformu programının ilk günlerinde, toprak işgalleri sırasında eski ticari çiftçilerin çok sayıda öldürüldüğünü de hatırlarsınız. Beyaz çiftçiler toprağın sahibiydi. Ayrıca toprak reformundan yararlananların kendi içlerinde de çok fazla şiddet vardı. Çok sayıda insan hakları ihlali yaşandı. Bu da bizi, Zimbabve halkının toprak hakları hareketini kurmaya, bu hareketi korumaya, desteklemeye ve belki de arkalarında hiçbir siyasi ya da ekonomik güç olmayan bu hak sahiplerine fikir vermeye yöneltti. Çünkü toprak reformu programından yararlananların hepsi değil, sadece çok azı belki de iktidar partisiyle ve ayrıca parası olanlarla oldukça bağlantılıydı. Büyük şirketler, kurumsal şirketler, zaten başkaları için yeniden yerleştirilmiş olan bazı arazileri ele geçiriyorlardı. Bu da bizi oturup şunu söylemeye itti: “Görüyorsunuz, tüm dünyada ve hatta ülkenin kendisinde, toprak reformundan yararlanan ama aynı zamanda siyasi gücü ve ekonomik gücü olanlar tarafından mağdur edilenlerin haklarını savunan hiç kimse yok.” İşte o zaman, sanırım 2010 yılında Zimbabve halkının toprak hakları hareketini başlattık. O zamandan beri Zimbabve halkının toprak hakları hareketinin kurucusuyum, koordinatörüyüm ve bugüne kadar da koordinatörlüğünü yapıyorum.
 
Ülkenizde verdiğiniz mücadelenin yanı sıra sizi Abdullah Öcalan’a dair yaptığınız eylem sonrası daha yakından tanındınız. Abdullah Öcalan’ı nasıl tanıdınız? O’nun özgürlüğüyle ilgili eylem yapmaya götüren şey nedir?
 
Bu çok ilginç bir konu ve aslında beni de şaşırtan şeylerden biri. Öncelikle Habitat Uluslararası Koalisyonu adlı bir kuruluşla çalışıyoruz. Bu kuruluş aracılığıyla, burada Zimbabve’de birlikte çalıştığımız konut ve arazi hakları ağı, meydana gelen arazi hakları ihlallerini belgeliyor, aynı zamanda tahliyeleri (yerlerinden göçertme) de belgeliyordu. Aslında bizi PKK ve Kürt hareketi içindeki diğer hareketlerden yoldaşlarla tanıştıranlar da onlardı. Konut ve arazi hakları ağının kendisi, koalisyon altında, 80’lerin başından beri Kürt halkının tahliyelerini belgeliyor. Şu anda da Türkiye, Rojava, İran, Irak, Suriye gibi bölgelerde yaşanan ve özellikle Kürtleri hedef alan bu zorla tahliyeleri sürekli olarak belgeliyorlar. Dolayısıyla orada bulunan koordinatör, bizi Kürt hareketleriyle tanıştıran kişi oldu ve “Bakın, neredeyse aynı tarihe sahipsiniz” dedi. Bizim ülkemiz, Zimbabve, bağımsızlığını aslında uzun süren bir kurtuluş mücadelesi ile elde etti. Çünkü Zimbabve, madenler açısından çok zengin bir ülke. Çok fazla çıkar vardı. Diğer pek çok Afrika ülkesi İngiliz hükümeti tarafından bağımsızlık verilerek serbest bırakıldı. Sanırım 65 civarında çevremizdeki ülkelerin çoğuna bağımsızlık verildi. O zamanki adıyla Rodezya Başbakanı, tek taraflı olarak artık Kraliçe’den bağımsız olduklarını ve Rodezya’yı yöneteceklerini ilan etti. Kendileri bağımsız olarak, çoğunluk olarak ya da demokrasi olarak değil, bir tür sömürge olarak, İngilizlerin daha küçük bir kolonisi olarak, ancak İngilizlere bağlı olmayan şekilde yönetti. Dolayısıyla, korunan bir kurtuluş mücadelesinin, topraklarınızın çalınmasının ve aynı zamanda kendi topraklarınızda yerinden edilmenin bu ortak tarihi aracılığıyla Kürt hareketiyle tanıştık.
 
Kürt hareketiyle tanışmanızı, bir anlamda sömürge karşıtlığı bağlamında açıklayabilir miyiz?
 
Elbette, şöyle düşünüyorduk; 'Şu anda artık sömürgeleştirilmiş ülkelere sahip olamayız. Artık tek taraflı olarak topraklarından zorla göç ettirilen ve geçim kaynakları yabancılar ya da dışarıdan gelen insanlar tarafından ele geçirilen insanlara sahip olamayız.' Bu da bize, bu insanlarla bağlantı kurmamız gerektiği isteğini güçlendirdi. Onların hikayelerini dinlemeye, desteklemeye, onlarla dayanışma kararı aldık. Zimbabve'deki kendi durumumuzda, kurtuluş mücadelesi sırasında bizi destekleyen pek çok ülke vardı. Kurtuluş mücadelesi sırasında, toprak açlığı savaşı sırasında o zaman gerilla olarak adlandırılan yoldaşları destekliyorduk. Yani bu sinerjiye, bu anlayışa sahiptik. Ayrıca Kürt hareketlerinden yoldaşların “terörist” olarak yaftalandığını, gerilla olarak tanıtılmadığını ve bunun gibi şeyleri de biliyorduk. Bu da bize, “Hayır, biz bu insanlarla çalışmak istiyoruz” deme şevkini verdi. Kendi bağımsızlık savaşımızı verirken sahip olduğumuz dayanışmayı onlara da vermek istedik.Demokratik Modernite Akademisi ile çalışmaya başladık ve o da bizi bir değişim programı için Belçika ve İsviçre'ye davet etti.
 
Abdullah Öcalan'ı paradigmasını okudunuz. Peki bu paradigmada sizi en çok etkileyen görüşleri nelerdi?
 
 
Demokratik Modernite ideolojisi, bir ulus-devlet içindeki insanların kendi kendini yönetmesi meselesini gündeme getirir. Abdullah Öcalan’ın devlet ve halk tanımları oldukça benzersizdir.
 
İsviçre'den gelirken yanımda Abdullah Öcalan'ın çok sayıda kitabıyla döndüm. Yoldaşlarla tanıştığımızda onlarla gerçekten çok şey paylaştık ve Kürt mücadelesi, Rêber Apo'nun kendisi ve nasıl yaklaştığı hakkında daha derin bir anlayışa sahip olduk. Kürt sorununu çözmek istiyor. Reber Apo'nun benimsediği yaklaşımın en önemli özelliği, Kürt halkının karşı karşıya olduğu duruma oldukça özgün bir yaklaşımı olmasıdır. Aslında kendi kendini yönetmeyi dahil etmek istiyor ya da buna vurgu yapıyor. Demokratik Modernite fikrinin kendisi, belki de özellikle Ortadoğu'da ya da Afrika'da bulamayacağınız oldukça özgün bir yaklaşım ya da ideolojidir. Bence pek çok ortak sorunu paylaşıyoruz çünkü şu anda sömürge yönetimleri altında kurulan ülkelerde yaşıyoruz. Kabileler birbirinden ayrılmış halde. Birbirinden sınır ötesinde olan kabilelerimiz var, ancak şu anda farklı ülkelerdeler. Sınırın ötesinde oldukları için kuzenlerinizi ya da kardeşlerinizi ziyaret etmekte zorlanabilirsiniz. Ve bunlar sömürge sınırları. Reber Apo'nun masaya getirdiği şey, halkları bölmek, kabileleri bölmek, sömürgeleştirmeden önce var olan birliği bölmek için yaratılan bu sömürgeci sınırlara bir çözümdür.
 
Demokratik Modernite ideolojisi, bir ulus-devlet içindeki insanların kendi kendini yönetmesi meselesini gündeme getirir. Abdullah Öcalan’ın devlet ve halk tanımları oldukça benzersizdir. Beni özellikle etkileyen şey, Ortadoğu'da nadir rastlanan Jineoloji meselesiydi. Ortadoğu, kadınların çoğunlukla dini ya da geleneksel uygulamalara bağlı olduğu bir yerdir. Jineoloji, Abdullah Öcalan tarafından tanımlanmış ve kadınları günlük yaşamlarının her alanına dahil ederek güçlendirmeyi ve korumayı amaçlamaktadır. Bu, Ortadoğu'da, belki de bazı Afrika ülkelerinde var olmayan bir yaklaşımdır. Burada kadınlar tam haklara sahip değil, yalnızca kısmi haklara sahipler ve taleplerini soyut bir şekilde dile getirebiliyorlar. Jineoloji, özellikle pek çok kadın için mücadelelerinde önemli bir anahtar sunuyor. Toplumsal cinsiyet ve kadın hakları konularında büyük kafa karışıklıkları bulunmakta. Kadın hakları genellikle soyut, elle tutulamayan, kağıt üzerinde olan haklarla sınırlıdır. Öcalan’ın önerdiği eşbaşkanlık sistemi, kadınların kendi alanlarında güçlü bir şekilde yer almasını sağlayarak bu sorunu aşmayı hedefliyor. Bu, sadece Kürt hareketinde gördüğümüz benzersiz bir uygulamadır. Kadınların eşit düzeyde yer alması, özgürlüklerini kazanması ve toplumsal yapıda etkin olmaları, çok kıymetli bir meseledir.
 
Abdullah Öcalan’ın geliştirdiği paradigmanın sorunlara karşı sunduğu çözüm gücünü nasıl değerlendiriyorsunuz?
 
Rêber Apo'ya göre devletin yeniden tanımlanması, dünya çapında tıkanmış olan pek çok meseleyi çözmek için bir fırsat sunuyor. Örneğin, Gazze’den ve Sudan’daki çatışmalardan bahsediyoruz. Bu bölgelerde savaşlar var çünkü çoğu lider, özellikle Afrika’da, ya yerel ya da batılı, dayatmacı liderlerdir. Bu durumda çok fazla seçenek yok. Ama sadece ana akımı takip edersek, ne diyorlar? “Biz oy verdik ve demokrasi şöyle diyor: Bu kişi önümüzdeki 5 ya da 10 yıl boyunca bizim başkanımız olacak” diyorlar. Ancak diğer azınlıklara bakılmıyor. Onların endişeleri nelerdir? Onlar bu sürece nasıl dahil edilebilir? Abdullah Öcalan, ideolojisiyle bu zorluklara karşı çözüm sunuyor. İnsanlar mevcut demokrasiyi kullanıyorlar, ancak bence bu yeterli değil, çünkü çoğunluğun ne istediğine odaklanılıyor, azınlıkların talepleri göz ardı ediliyor. Rêber Apo'nun yaklaşımı ise, çeşitli ülkelerdeki siyasi söylemlerle kıyaslandığında, çok özgün. Kürt hareketiyle etkileşime girdiğimde benim için gerçekten öne çıkan şey buydu.
 
Rêber Apo, insanın doğayla, sadece bitki örtüsüyle değil, flora ve faunayla da uyum içinde nasıl yaşaması gerektiği konusunda çok önemli bir perspektife sahip. Sağlıklı bir yaşam ortamına sahip olabilmemiz için tüm bunları kontrol altında ve dengede tutmamız gerekiyor. Ülkelerin büyük ormansızlaşma, kontrolsüz çıkarımcılık ve çevreye duyarsızca maden çıkarma gibi sorunlarla nasıl mücadele ettiğini gözlemledik. Reber Apo, son 500 yıldır temel sorunumuz olan ve Batı dünyasında yoğunlaşan kapitalizmle mücadeleye dair de önemli bir durumu vurguluyor. Bence bu yaklaşım, kapitalizmi geri püskürtmek için halk olarak neler yapabileceğimize dair bir alternatif sunuyor.
 
Afrika'da da açlık gibi temel sorunlarımız var ve bu sorunları çözmek için milyarlarca dolar bile yeterli olmuyor. Ancak diğer bazı ülkelerin çıkarlarının insanların refahı ya da insan hakları ile örtüşmediğini görüyoruz. Sadece siyasi güç ve sermaye gücüyle dünyaya hâkim olmak, kim daha zenginse veya kim savaşlardan fayda sağlayacaksa onun savaşları olmasını sağlıyor. Dolayısıyla Reber Apo'nun ideolojisi oldukça ilerici; eğer dünya onun önerilerinin bir kısmını, belki de yarısını benimseyebilirse, bugün karşı karşıya olduğumuz pek çok soruna çözüm bulabiliriz.
 
Abdullah Öcalan’ın fikirleriyle inşa edilen Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi’ni gözlemleme şansınız oldu mu burada yaratılan sistem hakkında düşünüyorsunuz? 
 
 
 Rojava, kendi kendini özerk bir şekilde yöneten, başka bir devletin egemenliği altında olmayan ve bu sayede özgün bir yönetim sergileyen bir örnek oluşturuyor. Bu sistem, Rêber Apo'nun ideolojisinin etkisiyle şekilleniyor
 
Rojava, kendi kendini özerk bir şekilde yöneten, başka bir devletin egemenliği altında olmayan ve bu sayede özgün bir yönetim sergileyen bir örnek oluşturuyor. Bu sistem, Rêber Apo'nun ideolojisinin etkisiyle şekilleniyor ve ekolojiye, çevrenin korunmasına büyük önem veriyor. Rojava'da çeşitli dini gruplar arasında eşitlik sağlanmış durumda ve büyük dinler uyum içinde yaşıyor. Halep gibi bölgelerde görülen dini, aşiretsel ve etnik bölünmeler Rojava'da yok, çünkü burada insan hayatına, çevreye ve farklı geçmişlerden gelen halkların birlikte yaşamalarına değer veren ilkeler öne çıkıyor. Batılı kapitalistlerin insanları bölüp yönetmeye çalıştığı dünyada, Rêber Apo'nun ideolojisi birleştirici bir rol üstleniyor. Bu modelde, kâr ve kapitalizmin ötesinde insanın ve doğanın korunması ön planda. Özellikle kadınların burada nasıl değer gördüğü, Rojava'nın çözüm odaklı yaklaşımının en önemli yönlerinden biri. Ancak, geçmişteki savaşlar ve Türkiye'nin saldırıları nedeniyle çevresel zararlar büyük olmuş durumda ve şu anda bu zararları geri kazanmak için ciddi bir çaba gösteriliyor.
 
Uluslarası örgütler Abdullah Öcalan ve Kürt sorunun çözümü için kampanyalar yürütüyor. Bu ortak mücadele hattı nasıl büyütülebilir?
 
Rêber Apo ve Nelson Mandela birbirlerine çok benzeyen insanlar. Onlar kendi halklarının hakları için mücadele ediyor. Dolayısıyla Rêber Apo'yu izole etmek Kürt halkını izole etmek ile eş değer. Dolayısıyla küresel ölçekte dayanışma içinde ayağa kalkıp “Hayır, yeter artık” dememiz gerekiyor. Tıpkı Mandela hapsedildiğinde ve serbest bırakıldığında olduğu gibi. Dünya bir araya geldi ve “Hayır, bu artık 20. yüzyılda uygulayabileceğimiz bir şey olamaz” dedi. Ve biz hala siyasi liderlere suçlu muamelesi yapıyoruz. Reber Apo'yu suçlu olmaktan çıkarmalıyız. Kürt sorununu suç olmaktan çıkarmamız lazım. Neden Kürt halkının mücadelesini suç olmaktan çıkarmamız lazım? Çünkü 10 Ekim'de Türk Büyükelçiliği'nde o gösteriyi yaptığımda, bu küresel bir dayanışma kampanyasıydı ve bulunduğumuz farklı yerlerde farklı eylemlerimiz oluyordu. Yani o gösteriden bir ay sonra, tek kişilik bir protestoydu, çok barışçıldı. Hiçbir şeyi aksatmadı ya da elçiliğin herhangi bir faaliyetini aksatmadı. Ancak 10 Ekim'den 10 Kasım'a kadar geçen yaklaşık bir aylık süreden sonra bir şey gördük. Video Twitter'da ve Türkiye'deki diğer sosyal ağlarda viral oldu. 
 
Yaptığını eylem nedeniyle Türkiye’nin baskısıyla Zimbabve hükümetinin sizi gözaltına almasını nasıl değerlendiriyorsunuz?  
 
 
Kürt mücadelesini suç olarak görülmesinden çıkarmamız gerektiğine dair bir çabaya sahip olmamız gerekiyor. Kürt halkıyla dayanışma içinde olmalıyız.
 
Türk hükümeti, Zimbabve hükümetine, “Bu kişiye karşı harekete geçmelisiniz, çünkü PKK ve Rêber Apo Interpol tarafından sınıflandırılmış bilinen teröristlerdir” şeklinde baskı yapmaya başladı. Ancak bir özgürlük hareketinin “terör örgütü” olarak nitelendirilmesi mantıklı değil ve aynı zamanda bu hareketten etkilenenlerin haklarını gerçekleştirme, özgürlüklerini gerçekleştirme ya da hedeflerine ulaşma fırsatlarını ortadan kaldırıyor. Bu yüzden öncelikle dünyanın Rêber Apo'yu suçlu olmaktan çıkarması, Interpol’ün “terör” listesinden çıkarması gerektiğini düşünüyorum. Afrika'da çok fazla etkileri var. Hükümetleri bizim hükümetimizden daha zengin. Bu durum nedeniyle hakkımda dava açıldı ve sürüyor. Türk Büyükelçiliği, 'Hayır, bu terörist hakkında bir şeyler yapmalıyız' demesi için hükümetimize baskı yapmaya devam edince tutuklandım. Aralık ayının üçüncü günü hiçbir şeyi ya da kimseyi rahatsız etmeyen bu gösteri nedeniyle tutuklandım. Gözaltına alındım ve avukatlarım gelip beni dışarı çıkaracak bir anlaşma yapana kadar yaklaşık sekiz saat gözaltında tutuldum. Aralık ayının üçüncü gününden bugüne kadar her hafta mahkemeye çıkıyorum ve hala herhangi bir suçlamayla karşı karşıya değilim. Ancak Kürt hareketiyle olan ilişkim nedeniyle beni Zimbabve'deki “Terörizm Yasası” kapsamında suçlamak istediklerini söylüyorlar. Bu da kendi başına Kürt halkıyla ya da Kürt hareketiyle birlikte yapabileceğimiz pek çok dayanışmayı, pek çok çalışmayı kısıtlıyor. Dolayısıyla Kürt mücadelesini suç olarak görülmesinden çıkarmamız gerektiğine dair bir çabaya sahip olmamız gerekiyor. Kürt halkıyla dayanışma içinde olmalıyız.
 
AB şu anda aşağı yukarı çaresiz bir Afrika ülkesi gibi davranıyor; siyasi liderleri kriminalize ediyorsunuz ki bu hiç duyulmamış bir şey. Bu 21. yüzyılda olduğumuzu düşündüğümüzde, gerçekten şaşırtıcı bir durum. Dolayısıyla bunun kriminal bir mesele olmadığını söylemek için bu açılardan bakmalıyız. Bu insanların desteğimize ihtiyacı var. Diğer tüm ülkelerde Afrika Birliği'nin (AU) sesini duymamız gerekiyor. Arap Birliği'nden sesler duymamız gerekiyor. Tüm alt bölgesel gruplardan Kürt mücadelesinin bir apartheid meselesi olduğunu, bunun Gazze'de yaşandığını, Güney Afrika'da yaşandığını söyleyen sesler duymamız gerekiyor. Yani gerçekten dünya liderlerinin çıkıp “Bu doğru değil” demesine ihtiyacımız var. Ama ne yazık ki Afrika ülkeleri o kadar güçlü değil ve her zaman manipüle edilebiliyorlar, benim durumumda olduğu gibi. Onlara Kürt halkının tam olarak bizim sömürge döneminde karşı karşıya olduğumuz şeyle karşı karşıya olduğunu açıklıyoruz. Onlar tam da bizim kurtuluş mücadelesi sırasında verdiğimiz bir mücadeleyi veriyorlar ve onları kriminalize etmek yerine desteklememiz gerekiyor.
 
 Bu tür baskıların önüne geçmek için neler yapılmalı?
 
Türk Hükümeti tarafından ortaya atılan tüm bu yalanları ve iftiraları açığa çıkarmamız ve “Hayır, Rêber Apo bir suçlu değildir” dememiz gerekiyor. “Kürt halkı ya da PKK ya da Kürt özgürlük hareketi suç örgütleri değil, aslında halkların özgürlüğü için mücadele eden örgütlerdir”demeliyiz. Kürt halkı Ortadoğu'daki dördüncü büyük etnik gruptur ve bu insanların bir şekilde kendi hakları olmalıdır. Türkiye'de farklı şehirlerde kendilerine oy veren belediye başkanlarının, kendilerine oy verenlerin söz hakkı olmaksızın nasıl tek taraflı olarak görevden alındıklarını gördük. Dolayısıyla bunun Kürt halkını yok saymanın, Kürtlerin sesini yok saymanın sistematik bir yolu olduğunu görüyoruz. Bu nedenle Kürt halkının ve Kürt hareketinin kriminalize edilmesine ve tecrit edilmesine karşı sesimizi daha fazla yükseltmemiz gerektiğini düşünüyorum ve en önemlisi de Rêber Apo.
 
Türkiye’de Kürt sorunu bağlamında yeni tartışmalar var? Takip edebiliyor musunuz? Bu yeni gelişmeleri nasıl görüyorsunuz?
 
 
Reber Apo'nun da sürekli olarak bir anlaşmaya ihtiyacımız olduğunu vurgulamasından oldukça memnunum. Masaya oturup bu konuları tartışmamız gerekiyor. Tüm bu sorunlara ancak bu şekilde çözüm bulabiliriz.
 
Son zamanlarda, sanırım iki toplantı oldu, Reber Apo'nun da sürekli olarak bir anlaşmaya ihtiyacımız olduğunu vurgulamasından oldukça memnunum. Masaya oturup bu konuları tartışmamız gerekiyor. Tüm bu sorunlara ancak bu şekilde çözüm bulabiliriz. Şiddeti savunmuyor ama aslında Türk hükümetinin kendisine yaptıklarına rağmen. Ama aynı zamanda çıkıp 'Hayır, konuşmamız lazım' diyor. Herkes bu ülkede barış içinde yaşamalı, ırkınız, kabileniz, cinsiyetiniz ya da her ne olursa olsun, sadece bölgedeki diğer herkesin iyi bir yaşam sürmesini sağlayacak barışçıl bir çözüme ihtiyacımız var.
 
MA / Mehmet Aslan - Hîvda Çelebi

Diğer başlıklar

18/07/2025
23:52 CHP kurultayı davası AYM’ye taşındı
23:24 Halk, katılımcı bütçe toplantısında taleplerini dile getirdi
23:19 Suriye geçiş hükümeti ateşkesi reddetti
23:13 DEM Parti: Mahkeme açıkça suç işliyor
22:41 DEM Parti ve CHP'den Kobanê Davası'ndaki tahliye talebinin reddine tepki
22:18 Akdeniz'de 4.1 büyüklüğünde deprem
21:22 Barış mücadelesinde meslek örgütlerinin rolü tartışıldı
20:33 ATK'den Murat Çalık'ın tetkiklerinin tekrar yapılması yönünde karar
20:19 İzBB'de eylemler sonuç verdi: İşçiler geri alınacak
20:12 Ankara’da sel: Yurttaşlar mahsur kaldı
20:08 Özerk Yönetim: Devrimin kazanımlarını koruyalım
20:04 Gever’de farklı tarihlerde tahliye edilenlere kitlesel ziyaret
19:57 Mêrdîn’de DEDAŞ tepkisi: Halka zulüm yapılıyor
19:49 Kobanê Davası tutsaklarının tahliye başvurusu reddedildi
19:32 İzBB işçileri belediyenin kapısına dayandı
19:28 Kayyıma rağmen beşinci kez toplandılar: Sürece her kesim destek vermeli
19:13 Erdoğan'dan Putin'le telefon görüşmesi
19:07 Êlih Emek ve Demokrasi Platformu: Kayyım, imar planını gizlemeye çalışıyor
18:52 Bahçeli: İmralı açıklaması sonuç vermiştir
18:24 85 yaşındaki tutsak Güler cezaevinden çıktı
17:49 Elazığ Cezaevi önünde işkence protestosu
17:47 Erdoğan'dan süreç açıklaması
17:34 Çiğdem Kılıçgün Uçar: Tüm siyasi partiler sürece dahil olmalı
17:21 Meletî'de kimyasal madde üreten fabrikada patlama
17:10 Elbak’ta halk buluşması: Direnişle kendimizi tüm dünyaya tanıttık
16:56 Aydın'da Alevi buluşması: Silah bırakanlara güvence verilmeli
16:33 Çocuklara dışkı yedirildi, bakanlık 'korumaya' gerek duymadı!
16:10 Amed'de kadın buluşmaları başladı
15:41 Munzur Festivali'nin programı açıklandı
15:38 Marmara cezaevleri raporu: 3 ayda bin 351 hak ihlali
15:26 Süveyda Askerî Meclisi: Stratejik kontrol sağlandı, direniş sürüyor
15:11 Çiğdem Kılıçgün Uçar: Aleviler olmadan demokratik toplum olmaz
14:41 Ailelerden İmralı için başvuru
14:39 BM’den Süveyda için acil soruşturma çağrısı
14:28 Sıddık Güler hakkında tahliye kararı
14:14 Sağlık emekçileri TİS taleplerini açıkladı
13:55 Adana Alevi Platformu: Dürziler için koridor açılsın
13:53 Suriye'de kaçırılan Alevi kadınlar için 7 ilde eylem
13:38 Cezaevinde Amedspor ismine ve rengine sansür
13:23 Komisyon toplantısında hangi kararlar alındı?
13:05 Dumlu Cezaevi’nde 1980 uygulamaları devrede
12:54 Sırrı Süreyya Önder'in adı Meletî'de yaşatılacak
12:46 30 yıllık tutsağın tahliyesi 2’nci kez ertelendi
12:44 Meclis'teki komisyon toplantısı sona erdi
11:44 Ayşe Barım ATK’ye sevk edildi
11:38 İki gazeteciye beraat 1 gazeteciye ceza
11:12 MHP'li Yıldız'dan 'İmralı Notları' kitabıyla paylaşım
10:45 Tunç Soyer ve belediye yöneticilerinin iddianamesi hazırlandı
10:24 Partiler komisyon için toplandı
10:13 Kayyım Qelqelî'ye tahsis edilen aracı geri aldı, projeleri iptal etti
09:50 Töreni izleyen SYKP Eş Genel Başkanı: Herkes için umut oldu
09:47 Orta Anadolu Kürtleri sürecin yanında
09:45 Riha'da gençler 'özgürlük' şöleninde buluşacak
09:43 'Yasal düzenlemeler yapılmalı'
09:42 Ağaç kesimi Mêrgomar’a uzandı!
09:38 Riha’da 200’ü aşkın buluşma: Devlet somut adım atsın
09:34 Özlem Bilgi: Çocuk istismarına karşı sessizlik suçtur
09:32 Çocuklarını törende izlediler: Dünya Öcalan'ın teorik ve pratik gücünü gördü
09:30 Sêrtliler: Abdullah Öcalan özgür olmalı
09:27 Koplular: Devletin büyük adımlar atması gerekiyor
09:25 ‘Analar Çalıştayı’ düzenlenecek: Rêya Heq inancında kadın yaşamdır
09:23 Sosyalist gençler Pirsûs'ta katledilenlerin izinde
09:22 Silahlarını yakanlarla görüştü: Geri dönüş yok, mücadele bitmedi
09:04 Barış Annesi: Gerillaların güvenli şekilde dönmesinin yolu açılmalı
09:02 Salih Müslim: Teslimiyeti kabul etmeyiz, zihniyet değişmeli
09:00 18 TEMMUZ 2025 GÜNDEMİ
08:56 İBB soruşturmasında 18 kişi hakkında gözaltı kararı
08:48 Suriye'de yüzlerce kadın kaçırıldı
08:06 Riha'da mahalle mahalle süreç buluşmaları
17/07/2025
23:49 SOHR: Siweyda'da 516 kişi hayatını kaybetti
23:41 30 yılın ardından tahliye edilen Filizer: Süreci desteklemeliyiz
23:37 Ekolojik kırıma karşı dayanışma festivali
23:13 Pirsûs anması: Adalet tesis edilsin
22:14 Elazığ Cezaevindeki tutsaklar açlık grevine başladı
22:08 Ali Kenanoğlu: Silahların yakılması sonrası devletin yapması gerekenler var
22:00 'Ayşe’nin katili Cemil Koç, suç ortağı katili koruyan polisler'
21:49 Duran Kalkan: Gerilla hazır, demokratik entegrasyon ve özgürlük yasaları çıkarılmalı
20:26 Erdoğan LGS'deki iddialar için 'dedikodu siyaseti' dedi
19:18 Dîloklu kadınlar Ayşe Tokyaz'ın katledilmesini protesto etti
19:14 İzBB işçilerinin eylemi 9'uncu gününde
19:11 'Elektrik akımı’ davasında bilirkişinin dinlenilmesine karar verildi
18:56 CHP'de kurultay süreci başlatıldı
18:51 Kürtçe müzik dinleyen aileye yönelik saldırıya tepki sürüyor
18:42 Kırşehir cezaevlerinde tutsaklara ‘darbe’ tehdidi
18:08 Fransa, Senegal’deki askeri varlığını sonlandırdı
17:51 Tişrîn 'de hayatını kaybeden Akyüz’ün taziyesine kitlesel ziyaret
17:44 ‘Suç farkındalığı’ olmadığı ileri sürülen tutsağa pişmanlık dayatılarak tahliyesi engellendi
17:20 Hayatını kaybetme riski olan hasta tutsak Ayık Meclis gündeminde
16:31 ESP ve SKM üyeleri tahliye edildi
16:24 Ankara’da dikkat çeken görüşme trafiği
15:58 32 yıllık tutsaklığın ardından memleketinde karşılandı
15:51 ‘Pexşan Ezîzî, fiziki ve psikolojik saldırılar altında’
14:51 Sozdar Avesta: Şengal’i yeniden inşa etmek hepimizin görevi
14:47 Eş Genel Başkanlar: Arkadaşlarımızın sürece destek vermelerinin yolu açılmalı
14:25 Dürziler: Özerk Yönetim Bölgesi’ne koridor açılsın
14:13 Zaxo’daki petrol kuyularına bir saldırı daha
14:11 İmralı Heyeti ve Özel'den açıklama: Güvenceler süreci toplumsallaştırır
13:45 DSİ önünde su protestosu
13:29 İHD 39 yaşında: Yeni bir toplumsal sözleşme yapılmalı
13:04 Pakistan’daki yağışlarda 54 kişi yaşamını yitirdi
13:01 İmralı Heyeti ile Özel görüşmesi başladı
12:55 KESK'li kadınların TİS talepleri
12:34 Nasıl bir komisyon?
12:03 Eş Genel Başkanlar Demirtaş ile görüşmek için Edirne’de
11:24 Öcalan'dan Êzidî Aydınlanma Konferansı'na mesaj
11:08 Germencik'e bir JES daha
11:05 Süveyda’da ‘güvenlik’ Dürzilere bırakıldı
10:59 Irak’taki yangında ölenlerin sayısı 61'e çıktı
10:55 İlayda Alkaş katledildi
10:49 Abdullah Öcalan’ın paradigmasıyla eğitim veriyorlar
10:36 DEM Parti'nin komisyon üyeleri belli oldu
10:11 Balıkesir'de yangın 2'nci gününde
09:27 Çözüm umuduyla 3'üncü kez sınırı geçti: Yakılan ateş özgürlüğe vesile olsun
09:11 Şirnex doğası talan ediliyor, sıcaklıklar artıyor
09:09 Yıllar sonra kızlarını gördüler: Biz de demokratik toplum istiyoruz
09:07 Elazığ Cezaevi'nde tutsağa şiddet
09:06 Av. Kutluay: Barışı konuşurken çocuk hakları es geçilmemeli
09:03 Kobanê yolunda katledilen Karadenizli devrimci gençler
09:02 Barış Anneleri: Öncelikli adım Öcalan’ın özgürlüğü
09:02 Ahmet Karagöz: Yasalarla gerillanın gelmesi sağlanmalı
09:01 MED TUHAD-FED Eşbaşkanı: Komisyonun önceliği tutsaklar olmalı
09:00 Rojava Devrimi 13 yaşında: Kazanımlardan vazgeçmeyiz
09:00 17 TEMMUZ 2025 GÜNDEMİ
08:35 Irak'ta AVM'de yangın: 50 ölü
16/07/2025
23:29 İsrail'in Suriye'ye saldırısını kınayan tezkere Meclis'te kabul edildi
22:17 Tanrıkulu: Beyaz Toros'lu savcılar görevde
21:53 İsrail’den Dera ve Süveyda’ya 6 saldırı
21:44 Duhok'ta petrol sahası ikinci kez hedef alındı
21:37 BMGK, İsrail'in Suriye saldırıları için yarın acil toplanıyor
21:28 Törene katılan Barış Annesi: Devlet zaman kaybetmeden barışın elini tutmalı
21:04 31 yıllık tutsağın tahliyesi engellendi
20:46 Ayşe Tokyaz için eylem: Cezasızlık politikasından vazgeçin
20:33 Dürzilerin ruhani lideri Şam'la ateşkesi yalanladı
20:07 Balıkesir'de orman yangını
19:46 Türkiye ile BAE arasında 7 anlaşma imzalandı
19:27 İran'da 11 Kürt yurttaş gözaltına alındı
19:16 İsrailli bakan: Colani ortadan kaldırılmalıdır
19:04 Birçok kentte ‘Barış ve Demokratik Toplum’ buluşması
18:57 KESK 30 ilde sahaya iniyor: Yoksulluk sınırının üzerinde ücret istiyoruz
18:48 Bolu Cezaevinde 7 tutsağın tahliyesi engellendi
18:27 Mersin'de madene karşı eylem
18:23 Mazlum Abdi: Dürzilere yönelik saldırılar durdurulmalı
18:16 Kurtulmuş ve siyasi parti temsilcileri komisyon gündemiyle bir araya gelecek
18:07 32 yılın ardından özgürlüğüne kavuştu
17:54 Suriye geçiş hükümeti Süveyde’daki suçlarını itiraf etti
17:48 Son 24 saatte 94 Filistinli katledildi
17:44 Salih Müslim: Barrack, Türkiye'yi memnun etmek için konuştu
17:40 Artvin'de tutuklanan 4 gazeteciye tahliye
17:36 Cenevre eylemi: Tarihi adıma karşılık devlet adım atsın
17:06 31 yıl sonra memleketi Gever’de: Mücadelemiz sürecek