Kubilay: Kobanê eylemlerinin defalarca araştırılmasını istedik

img
ANKARA – HDP eski Parti Sözcüsü ve MYK üyesi Günay Kubilay, yargılandığı Kobanê Davası’ndaki savunmasında, partilerinin Kobanê eylemlerinde yaşananların araştırılması için defalarca önerge verdiğini hatırlatarak, “Acaba toplumdan gizledikleri bir gerçek, açığa çıkmasını istemedikleri bir hakikat mı var?” diye sordu.
 
DAİŞ’in Kobanê’ye saldırması üzerine 6-8 Ekim 2014 tarihlerinde yaşanan Kobanê protestoları gerekçesiyle Halkların Demokratik Partili (HDP) siyasetçilerin yargılandığı Ankara 22’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nin Sincan Cezaevi Kampüsü’ndeki salonunda görülen davanın üçüncü duruşması, üçüncü gününde HDP eski Parti Sözcüsü ve HDP Kurucu üyesi Günay Kubilay’ın savunmasıyla sürdü. 
 
Kobanê protestoları sırasında partinin sanal medya hesabından atılan tweetler ve hakkındaki suçlamalara yanıt veren Kubilay, protestolar öncesinde Suriye’deki iç savaş, Kürt sorunu ve IŞİD saldırıları üzerinde durdu. Kubilay, o dönemde IŞİD’in izlediği politikalar ve Suriye’de yaşananları madde madde şöyle sıraladı: 
 
“* Irak’ta Telafer ve Şengal’de insanlar boğazlanıyor, kız çocukları kaçırılıyor, kadınlara tecavüz ediliyor, Musul ve Rakka’da kurulmuş köle pazarlarında satılıyordu. Toplu bir katliam yapılıyor, büyük bir insanlık trajedisi yaşanıyordu. Ne var ki, 21. Yüzyılın ‘Kapitalist uygar dünyası’ bu insanlık trajedisini, insanlığın ilkel evresine özgü bir belgesel izliyormuş gibi sessizce ilerliyordu. 
 
 * IŞİD, Musul’da etkili bir direnişte karşılaşmaksızın Musul’un büyük bir kısmını ele geçirmiş, ağır silahlara el koymuştu. Bu arada Türkiye Musul Başkonsolosluğu çalışanları da (49 kişi) rehin alınmıştı.
 
 * Musul ve Rakka’dan sonra Kobanê’de (Kuzey Suriye/Rojava) ağır silahlarla kuşatılmış, Mürşitpınar Sınır Kapısı kapatılmıştı. Her taraftan kuşatılmış Kobanê halkı. 
 
HABERLERLE SAVUNMA YAPTI
 
* Büyük çoğunluğu 1 IŞİD tarafından rehin alınan 49 Başkonsolos çalışanını kurtarma girişimleri dış basında şöyle yorumlanmıştı: İngiltere/Times gazetesi: Cumhurbaşkanı R. T. Erdoğan BM Genel Kurulu’na Newyork’a giderken rehineler için esir takası yapıldığı sorusu üzerine ‘Takas oldu veya olmadı. Neticede bizim 49 vatandaşımız, görevlimiz Türkiye’ye geldi’ yanıtını vermişti. Aynı haberde takas karşılığında 180 IŞİD militanının da serbest bırakıldığı yer alıyordu. 
 
İNSANİ YARDIM KORİDORUNA ENGEL
 
*Şengal’de olduğu gibi toplu bir katliamla yüz yüze kalmıştı. Ölüm ile yaşam arasındaki ince çizgiye sıkışmış Kobanê’nin insanlığa açılan tek kapısı Mürşitpınar’dı. Ne var ki, Türkiye hükümeti Kobanê’ye bir ‘insani yardım koridoru’ açılmasına izin vermiyordu.
 
 * IŞİD, artık elindeki ağır silahlarla, yalnızca Irak’ta ve Suriye’de değil, Türkiye’yi de içine alacak şekilde bölge ölçeğinde yıkıcı ve öldürücü barbar bir güç olarak öne çıkıyor, IŞİD karşıtı dünyanın öncelikli gündemi haline geliyordu.
 
 * Ne var ki, IŞİD saldırılarından doğrudan etkilenen Türkiye’de AKP hükümeti Suriye iç savaşının doğrudan bir tarafıydı. Esad’ın devrilmesini istiyor, Esad rejiminin yıkılması için Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) adı altında savaşan radikal İslamcı grupları destekliyordu. 
 
ÜÇÜNCÜ YOL ÇİZGİSİ
 
* Suriyeli Kürtler ise ‘Esad diktatörlüğüne de ÖSO gericiliğine de hayır’ diyor, savaşı reddediyor, ‘barış ve demokratik siyasi çözüm’ü eksen alan bir ‘üçüncü yol’ çizgisinde ısrar ediyorlardı. 
 
* Kobanê’de IŞİD saldırıları yoğunlaştıkça, Türkiye’den acil insani yardım talepleri de çoğalıyordu. AKP hükümeti ise PYD (Demokratik Birlik Partisi) eş başkanı Salih Müslim ile yaptığı görüşmelerde, ‘insani yardım koridoru’ talebini ‘Kürtlerin ÖSO yanında yer almaları ve Esad rejimine karşı konumlanmaları’ şartına bağladığına dair bilgiler kamuoyuna yansıyordu. 
 
* Hükümetin bu teklifi, Kürtlerin izlediği ‘üçüncü yol’ çizgisinden vazgeçmeleri ve Suriye iç savaşının doğrudan tarafı olmaları anlamına geliyordu. Bu politikayı PYD’nin kabullenmesi mümkün görünmüyordu. Mümkün görünmüyordu, çünkü bu teklife barışçıl, demokratik ve çoğulcu bir bölgesel dış politika vizyonuyla bakıldığında ‘stratejik derinlik’ten yoksun, ‘kurnazlık’ kokan, fırsatçı ve faydacı bir politika izlenimi vermenin ötesinde bölge barışını eksen alan bir ufuk çizgisine sahip değildi. Gonçarov ünlü eseri Oblomov’da kurnazlık ile dürüstlüğü kıyaslarken şöyle diyordu: ‘Kurnazlık bozuk para gibidir. Onunla büyük ve değerli şeyler satın alamazsınız. Büyük ve değerli şeyler ancak dürüstlükle alınabilir.’
 
KOBANÊ KATLİAMI GÖZE ALINIYOR
 
* Nitekim, Türkiye hükümetinin bu teklifi dış basında yorumlanıyor, dış dünyaya şöyle yansıyordu: ‘Türk Cumhurbaşkanı hem Kürtlere hem de dış dünyaya şantaj yapmak için Kobanê’yi kullanıyor ve Kobanê’de yaşanacak bir katliamı göze alıyor.’
 
* Oysa ki hükümet Eylül ortalarında iç ve dış kamuoyunun baskısı ve ısrarlı çağrıları karşısında olumlu adım atmış, IŞİD vahşetinden kaçan yaklaşık 200 bin insana kapılarını açmış, Suruç’ta 100 bin kişilik kamp kurmuş ve insani yardımların önünü açmıştı. Ne var ki, aynı hükümet Mürşitpınar Sınır Kapısı’na sadece 50 metre uzaklıkta, sivillerin bulunduğu bir alanda patlayıcı yüklü bir kamyonla yapılan intihar saldırısında yaklaşık 100 kişi hayatını kaybetmiş olmasına rağmen hükümet kılını dahi kıpırdamamıştı. 
 
* Türkiye’de ise böyle bir sosyo-politik ve sosyo-psikolojik atmosferde Eylül’den itibaren başta Kürtler olmak üzere, çeşitli kentlerde insanlar sokaklara çıkıyor, seslerini yükseltiyor barışçıl 2 22 Eylül 2014, www.bbc.com/turkce ‘14 Ekim 2014 tarihli Der Spiegel. Erdoğan Kobanê’yi dünyaya karşı kullanıyor.’ 
 
* Bu gelişmelerle eş zamanlı olarak Türkiye’de Ocak 2013’te başlayan ‘İmralı görüşmeleri’ yapılıyor, ‘müzakere ve çözüm süreci’ devam ediyor, AKP hükümeti ile HDP arasındaki diyalog ve görüşme trafiği Kobanê’yi de kapsar şekilde, en üst düzeyde sürüyordu. Zira, hükümetin Suriye iç savaşına yönelik teklifine PYD tarafından istenilen yanıtın verilmemiş olması, hem Kobanê’ye yönelik insani yardım beklentilerine ambargo koyulmasına yol açıyor, hem de Kürt sorunu bahsinde iki düzeyde de (Türkiye ve Suriye) bir krizin başlangıç sinyallerini vermeye başlıyordu.
 
* Özcesi böyle bir kaotik ortamda Kobane’den yükselen çığlığı duymak, sadece büyük bir trajediyle yüz yüze kalmış Kobanêli Kürtlere elini uzatmak, yüreğini açmak değildi. Dünya ölçeğinde insanlığın ortak kazanımlarına kültürel mirasına (Palmira vb.) ve evrensel değerlerine meydan okuyan IŞİD karşısında ‘ya insanlık ya barbarlık’ ikilemi arasına sıkışmış herkesin, bu ikileme ‘amasız, fakatsız’ hangi yönde yanıt vereceği anlamına da geliyordu.”
 
 
‘ÇAĞRI AŞIRILIKTAN UZAKTI’
 
Parti olarak yaptıkları çağrı ile aşırılıktan uzak ve demokratik süreci sekteye uğrayacak olaylardan uzak kaldıklarını söyleyen Kubilay, “Çünkü, HDP o dönem sadece Kobanê’de yaşanacak bir vahşetin önlenmesini değil, aynı zamanda İmralı görüşmeleri ve çözüm sürecinin de kesintiye uğramadan kendi mecrasında sürdürülmesini ve mantıki sonuçlarına ulaştırılmasını istiyordu” ifadelerini kullandı.
 
SÜRECİ HATIRLATTI
 
HDP tarafından gösterilen duyarlılığın çağrı sonrasında da devam ettiğine dikkati çeken Kubilay, şöyle konuştu: “HDP, HDK, DBP ve DTK eşbaşkanları ve eşsözcüleri 10 Ekim 2014’te olayların hemen ertesinde ortak bir açıklamayla sürecin özelliklerine ve duyarlılıklarına dair şunları ifade etmişlerdi; ‘Bu kaotik ortamda hem Kobanê’yi sahipsiz ve yalnız bırakmayacak, hem provokasyona zemin sunmayacak, hem çözüm sürecini ayakta tutacak, hem de halklarımızı saldırılardan koruyacak sağduyulu politikalar oluşturmak zorundayız.’ Çağrının demokratik içeriği bu duyarlılığı ve özenli davranışı doğrular niteliktedir. Dolayısıyla çağrının amacı yeterince açıktır. Hem eş başkanlar düzeyinde hem de İmralı düzeyinde görüşmeler devam etti. Bu olaylar dediğiniz 7-8 Ekim 2014’te gerçekleşti. İmralı Heyeti görüşmeleri diyalog süreci 2015’e kadar devam etti. Eğer HDP’nin yaptığı, izlediği politikalar gerek çözüm sürecinde gerek HDP’nin çağrılarıyla birlikte devlete karşı bir dinamizme sahip olsaydı bırakın HDP’yi, gerçekten şimdi bu iktidar partisiyle ilişkisini nasıl devam ettirebilirdi? Bizim yaptığımız bu çağrının amaçları bakımından iddianamede sözü edilen hiçbir şeyle ilgisi yok. Gerçek benim anlattığımdır, gösterilen başkadır.” 
 
EYLÜL BAŞINDAN İTİBAREN EYLEMLER VARDI
 
HDP MYK’nın çağrısıyla “Sokağa çıkışların çoğaldığı, sokağa çıkışlar çoğaldığı için olayların çıktığı” iddia edildiğini anımsatan Kubilay, söz konusu iddianın kanıtlara dayanmayan temelsiz ve varsayımdan ibaret olduğunu ifade etti. 
Kubilay, “Her şeyden önce, insanlar ilk kez bizim çağrımızdan sonra kitlesel halde sokağa çıkmıyorlardı. Eylül başından itibaren Kobanê’de de Şengal’deki gibi bir vahşetin yaşanmaması için çeşitli kentlerde kitlesel olarak sokağa çıkıyor, çeşitli eylemler yapıyor, hükümetin tutumunu protesto ediyor, seslerini Türkiye ve dünya kamuoyuna duyurmaya çalışıyorlardı. 6 Ekim’den 7 Ekim 14. 30’a kadar sokağa çıkma yok. Hiçbir ölüm yaşanmış değil” dedi. 
 
ERDOĞAN’IN AÇIKLAMASI
 
Kubilay, savunmasında Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın 7 Ekim 2014’te, “Kobanê düştü, düşüyor” sözlerini de hatırlattı. Kubilay, “Kobanê’deki mevcut durumu çok çarpıcı biçimde dile getiren bu cümlenin gözü kulağı Kobanê’de olan insanlar üzerinde, büyük bir etki yarattığını, psikolojik bir itici, sürükleyici rol oynadığını söylemek hiç de abartı olmaz. Ne var ki, Erdoğan’ın bu tespitinin yarattığı psikolojik etkiler üzerine böyle düşünen sadece bizler değiliz. 16 Ekim 2014’te yaptığı bir konuşmada ana muhalefet partisi lideri CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu şu tespiti yapmış: ‘Kobanê düştü düşecek dedi. Bütün olaylara kaynaklık etti. Eğer suçlanacak biri varsa, o yüksek yerde oturan kişidir. ‘HDP’ye yönelik iddiaya bu açıdan bakacak olsak dahi, bu iddiayı doğrulayacak herhangi bir dayanak bulmak mümkün olmuyor” şeklinde konuştu.
 
‘CAN GÜVENLİĞİNİ KORUMAK İKTİDARIN GÖREVİDİR’
  
“Velev ki, sokağa çıkışlar HDP’nin çağrısıyla çoğalmış olsun” diyen Kubilay, “HDP, bir başkaldırı, bir isyan ya da ayaklanma çağrısı yapmış olmadığına göre, yaptığı çağrıda bırakınız şiddeti, şiddetin iması dahi yokken, barışçıl eylemlere ve demokratik protestolara şiddet bulaşmış olmasından HDP nasıl sorumlu tutulabilir? Eğer barışçıl bir eyleme, demokratik bir protestoya şiddet bulaşmış kan akmışsa bunun sorumlusu gerekli önlemleri almayan, görevini yerine getirmeyen siyasi iktidardır. Sorumlu siyasi iktidardır, çünkü eylemlerde, gösterilerde, olası provokasyon girişimlerini önlemek, katılanların can güvenliğini sağlamak, yaşam hakkını korumak siyasi iktidarın/hükümetin görevidir. İktidarın görevi değilse kimin görevidir? İktidar olan AKP midir yoksa HDP midir?” diye sordu. 
 
 
Olaylardan HDP’nin sorumlu tutulması kadar, vahim bir başka iddianın da “devletin birliğini bütünlüğünü bozduğumuz” iddiası olduğunu vurgulayan Kubilay, “Burada da devlet, hükümet, siyaset gibi farklı işlevleri tarif eden siyasi kavram ve olgular birbirinin yerine ikame edilerek iç içe geçirilmiş, ‘suçlama çıtasını yükseltmek’ amacıyla bilinçli bir karışıklık yaratılarak ‘Devletin birliğini ve bütünlüğünü bozduğumuz’ iddia edilmiştir. Çağrımızın muhatabı devlet değil, hükümettir. Hatta doğrudan hükümet değil, hükümetin Kobanê politikasınadır. Çağrı, hükümetin Kobanê’ye ambargo politikasının ve tutumunun protesto edilmesine yöneliktir” dedi. 
 
Kubilay, devamında şunları ekledi: “Devlet ‘kâğıttan bir şato mudur ki, politik bir eleştiri yapıldığında, demokratik bir protesto rüzgarı estirildiğinde birliği ve bütünlüğü bozulsun? Bu tespit devletin politik eleştiriden ve demokratik protestodan bağışık olduğu anlamına mı gelir? Elbette ki hayır. Devlet dahil, dünyevi ve insani olan her şey politik eleştirinin ve demokratik protestonun konusu olabilir. Ancak, bu davada esas olarak açığa çıkması ve görülmesi gereken bizim çağrımızda sokakta protesto edilmesi istenen devlet değil, hükümetin Kobanê politikası olduğudur.” 
 
‘AKP İKTİDARINI DEVLETLE ÖZDEŞLEŞTİRMEKTE’
 
İddianamede faydacı, ikameci bir zihniyetle karşı karşıya olduklarını kaydeden Kubilay, parlamenter sistem ile Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ardından yaşanan değişimleri anlattı. Kubilay, “Yeni sistemde/rejimde, ‘güçler dengesi” yürütme/hükümet lehine bozularak temel güçler arasındaki ayrım çizgileri kaldırılarak, yürütmeye tabi kılınmış, böylece devlet iktidarının organik bileşimini oluşturan bütün temel güçler, yürütmenin isteklerine ve ihtiyaçlarına yanıt verebilecek bir hiyerarşik ilişkinin birer parçası haline getirilmiştir. Böylece kendini devletin yerine ikame eden (geçiren) AKP hükümeti, iktidarını devletle özdeşleştirmekte, iktidara yöneltilen herhangi bir politik eleştiri veya demokratik protestoyu devlete karşı yapılmış gibi göstermekte, devleti hesap vermekten ve sorumluluktan kaçışın bir sığınağı gibi kullanmaktadır” tespitinde bulundu. 
  
DAİŞ’İN TÜRKİYE SALDIRILARINI HATIRLATTI
 
Kobanê’ye ambargoya yönelik demokratik protesto çağrısının yanlış yönlendirildiğini aktaran Kubilay, “AKP hükümetinin, sadece kendi iktidarını sürdürme güdüsüne dayanan ve yüzeysel bir bakışla yaratıcı zeka ürünü müymüş gibi görünen bir faydacı ve ikameci zihniyetin, arkasında silinmez derin izler bırakan çok ağır sonuçları oldu. Kobanê’den 6-7 ay gibi kısa bir zaman diliminden sonra, IŞİD Türkiye’de de toplu katliamlara yöneldi. Haziran 2015’ten itibaren Türkiye’de gerçekleştirdiği canlı bomba eylemlerinde onlarca, yüzlerce insan katledildi. 5 Haziran 2015’te Diyarbakır’da HDP mitinginde 5 kişi, 20 Temmuz 2015’te Urfa-Suruç’ta 33 kişi, 10 Ekim 2015’te Ankara Gar Meydanı’nda 103 kişi, 12 Ocak 2016’da İstanbul-Sultanahmet’te 12 kişi, 19 Mart 2016’da İstanbul-Beyoğlu’nda 4 kişi, 28 Haziran 2016’da İstanbul Atatürk Havalimanı'nda 45 kişi, 20 Ağustos 2016’da Antep-Şahinbey’de 40’ı çocuk 56 kişi, 1 Ocak 2017’de İstanbul-Beşiktaş’ta (Renia) 39 kişi, yaşamını yitirdi. Böyle trajik tablonun siyasi sorumluluğu bütün uyarılara kulaklarını tıkayan, olup bitenlere göz yuman ve zamanında önlem almayan dönemin siyasi iktidarın omuzlarındadır” diye konuştu. 
 
SURUÇ KAYMAKAMI’NIN SÖZLERİ
 
O dönemde iktidarın Kobanê’ye yönelik olumlu adımlar attığını da hatırlatan Kubilay, “Birincisi çeşitli aksamalara ve sorunlara rağmen, geç de olsa Mürşitpınar Sınır Kapısı açılımı, insani yardımların geçişine izin verilmiştir. Yanı sıra Kobanê’deki yaralıların Türkiye’de tedavi edilmesine olanak sağlanmıştır. İkincisi ise, Türkiye ve dünya kamuoyunun ısrarlı çağrıları ve uluslararası diplomasinin baskısı sonucunda Peşmerge güçlerinin Kobane’ye geçişini sağlayacak bir koridorun 29 Ekim 2014’te açılmış olmasıdır” dedi. 
 
6-8 Ekim olaylarından bir ay sonra Suruç Kaymakamı Abdullah Çiftçi’nin Milliyet gazetesiyle yaptığı bir röportaja dikkat çeken Kubilay, şu anekdotu paylaştı: “Kaymakam Çiftçi, şunları söylüyor: ‘Yasadışı sınır ticaretinin önüne geçilmesi için Suruç’taki Mürşitpınar Sınır Kapısı 15 Ekim 2013’te açıldı. Türkiye PYD kontrolündeki Kobanê’ye ilk kez kapısını açtı. Türkiye’den Kobanê’ye bir buçuk günde 27 milyon lira değerinde gıda, ilaç, giyim, barınak ve hijen yardımı yapıldı. IŞİD’in Kobanê’ye yaptığı saldırı öncesi 790 TIR, savaş sonrası ise 110 TIR olmak üzere 900 TIR yardım Kızılay ve AFAD üzerinden götürüldü. Bir yılda Kobani’den gelen 10 bin hasta tedavi gördü Suruç’ta. Savaşın başladığı günden bu yana 3919 hasta tedavi oldu, savaşta yaralanan 974 YPG’li Türkiye’ye getirilerek tedavi edildi. Hem Suruç hem Kobanê Kaymakamıyım ben.” Kubilay, gönderilen yardımların partisi tarafından toplanan yardımlar olduğunu da sözlerine ekledi. 
 
PROVOKASYON
 
Yaklaşık bir ay boyunca çeşitli kentlerde barışçıl biçimlerde süregelen sokak protestolarına şiddetin bulaşmış ve kan dökülmüş olmasının provokasyondan başka bir şeyden kaynaklanmadığını kaydeden Kubilay, “Bu provokasyonun, Kürt sorununun demokratik çözümünü istemeyen bazı ‘karanlık güçlerin’, İmralı görüşmelerini sona erdirmek, ‘çözüm sürecini’ akamete uğratmak ve yeni bir silahlı çatışma sürecine zemin oluşturmak amacıyla yapıldığını düşünüyorum. Nitekim, hemen olayların arkasından 10 Ekim 2014’te HDP, HDK, DBP ve DTK’nın eş genel başkanları ve eşsözcülerince yapılan ortak basın açıklamasında olayların provokasyon olduğu değerlendirilmiş ve şunlar ifade edilmişti: ‘Ancak anlaşılıyor ki; halkın sokağa çıkmasını bekleyen ve daha önceden hazırlığını yaparak pusuya yatan mekanizmalar bu ortamı fırsat bilerek ciddi bir iç çatışma yaratmak istemektedirler. Bunların kim olduğunu somut olarak bilmesek de provokasyon yapanların çözüm sürecinin yükünü omzunda taşıyanlar olmadığı kesindir’” ifadelerini kullandı. 
 
EFKAN ALA’NIN SÖZLERİ
 
Olayların provokasyon olduğunu söyleyenin sadece kendileri olmadığını dile getiren Kubilay, dönemin İçişleri Bakanı Efkan Ala’nın, olayların sadece provokasyon olduğunu söylemekle kalmadığını, aynı zamanda arkasındaki güçlere dair de tespitler yaptığını hatırlattı. Kubilay, Ala’nın o dönemde “Batılı istihbarat örgütleri FETO’yü de kullanarak büyük bir provokasyon yaratmaya çalıştılar. O günün cemaat üyeleri, İran istihbaratı, Ortadoğu’daki istihbarat örgütleri… bizim kontrol edemediğimiz güvenlik güçleri var. El ele vermezsek bu provokasyon engelleyemeyiz” sözlerini hatırlattı. Kubilay, “Olay ve olguların bilgisine sahip hükümetin İçişleri Bakanı böyle bir tespit yaptığı zaman o hükümetten büyük bir siyasi irade göstermesi, hakikati açığa çıkaracak ne varsa yapması beklenir değil mi” diye sordu. 
 
‘HANGİSİ DOĞRUYU SÖYLÜYOR?’
 
Kobanê eylemlerinde yaşamını yitirenlerin gerçek sorumlulularının hükümet eliyle ortaya çıkarılması ve yargılanması gerektiğini kaydeden Kubilay, şöyle devam etti: “Bu konuda etkili bir soruşturmanın ve ciddi bir çalışmanın yapıldığı iddia edilemez. Örneğin, aradan 6,5 yıl geçtiği halde dahi, bu olaylarda kesin olarak kaç kişinin öldürüldüğünü bile bilmiyoruz. Erdoğan konuşmalarında 53 diyor. Hükümet S. Demirtaş başvurusunda AİHM’e 50 bildirmiş. Bu davanın iddianamesi 37 diyor. 53 diyen devletin başkanı, 50 diyen devletin hükümeti, 37 diyen devletin savcısı. Hangisi doğruyu söylüyor? Biz hangisine inanalım!”
 
Kubilay, olayların araştırılması için partilerinin Ekim 2014’ten Ekim 2020’ye kadar verdiği 9 önergenin 9’unun da AKP ve MHP’nin oylarıyla reddedildiğini, günden bugüne 6 yıl boyunca meclis araştırması yapılması engellendiğini vurguladı. Bu olayların 6 yıl boyunca HDP’yi karalamak, HDP’lileri suçlamak ve eş genel başkanlarını cezalandırmak amacıyla siyasi malzeme olarak kullanıldığını anlatan Kubilay, “Gerçeklerin açığa çıkarılmasını neden engelliyor olabilirler? Öyle ya… ‘Abdestinden eminseler, secdeye gelmekten’ neden kaçıyorlar? Acaba, toplumdan gizledikleri bir gerçek, açığa çıkmasını istemedikleri bir hakikat mi var” sorularını yöneltti. 
 
HDP’nin darbe girişimlerinin de araştırılması için önergeler verdiğini belirten Kubilay, “AKP-MHP bunu engelledi. Demek bu bir mantalitedir ve dolayısıyla iktidar doğrudan kendisini ilgilendiren kendisinin sorumlu olduğu hiçbir konuda adım atmıyor. Bu dava da bir iktidar olarak kendi üzerine düşen siyasi sorumlulukları HDP’nin üzerine yıkarak çıkmak istiyor buna izin vermeyin” ifadelerinde bulundu. 
 
Kubilay’ın konuşmasının ardından ara kararını açıklayan mahkeme heyeti, avukatların, duruşma sırasında yaşanan olaylara ilişkin suç duyurusunda bulunulmasına ilişkin talebi, “Olayların duruşma salonu dışında yaşanması ve duruşma düzenini bozan bir eylem olmaması” gerekçesiyle reddetti. 
 
Duruşma yarın Günay Kubilay’ın savunmaları ile devam edecek.
 
 

Diğer başlıklar

22:22 Fidan konuşurken basın toplantısı bitirildi
22:16 Ankara'da özel jet düştü iddiası
21:44 'Asgari ücret 28 bin, sarayın günlük harcaması 58 milyon lira'
21:09 QSD'den DAİŞ operasyonu: 3'ü öldürüldü, 5'i yakalandı
21:06 Asgari ücreti protesto eden gençlere gözaltı YENİLENDİ
21:02 Depremzedeler yargı paketi geçmeden nöbeti bitirmeyecek
19:53 Kayyımın işten çıkardığı 223 işçi: Direnişimizi büyüteceğiz
18:48 2026 asgari ücreti belli oldu!
18:27 Mereş Katliamı anması: Faillerle yüzleşme sağlanmadı YENİLENDİ
18:25 İsrail Lübnan komutanını öldürdü
18:23 Özgürlük İçin Sanat İnisiyatifi’nden Koma Amed açıklaması
18:21 Demokratik Modernite davası ertelendi
18:18 Belgin Kanat 12 yıl sonra tahliye edildi
17:57 Gazze’de 70 bin 942 kişi katledildi
17:45 DİSK'in asgari ücret yürüyüşü Ankara'ya vardı
17:40 İsrail’de Alman kadın aktiviste cinsel saldırı
17:26 Esad'dan kalan cezaevleri hala kullanılıyor
17:09 AKP ve MHP’den 11’inci Yargı Paketi’nde geri adım
17:06 İktidar ve işveren temsilcileri asgari ücret için 3’ün kez toplanacak
17:03 Mezopotamya İslami Araştırmalar Federasyonu kongresine çağrı
17:01 Kurtulmuş, Meclis grubu olmayan partilerin komisyon üyeleriyle görüştü
16:05 Depremzedeler: Bu suçlar kamu vicdanından muaf tutulamaz
15:48 Kuyumcu cinayetinde 7 kişi tutuklandı
15:41 Adana'da Barış Anneleri Derneği açıldı
15:39 HPG'li Polat'ın taziyesine kitlesel ziyaret
15:35 Hekimler, hekim ve asistan hekimlerin sorunlarına çözüm istedi
15:04 Mahkeme Gar Katliamı davasında şüpheli polisler için bilgi istedi
14:21 Özel YSK Başkanı Yener ile görüştü
14:19 Adalet Bakanı: Heyet ile atılacak adımları konuştuk
13:56 DEM Parti'li Hamdiye Kırıcı yaşamını yitirdi
13:46 DEM Parti’li Yaşar Demir için mevlit verildi
13:36 Mesut Seviktek ve İsa Oran mezarı başında anıldı
13:27 Buldan: Siyasi partilerin ortak mutabakatı önemli
Sancar: Sürecin hukuksal güvencelere ihtiyacı var
13:21 ‘Demokratik inşa için Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğü sağlanmalı’
13:09 Sivil toplum örgütleri süreci tartışacak
12:33 İmralı Heyeti ile Kurtulmuş görüşmesi başladı
12:17 Meclis Komisyonu çalışmaları uzatmak üzere bir araya gelecek
12:08 Sancar: Bakanlığın düzenlemelerle ilgili kapsamlı bir hazırlığı var
Buldan: Cezaevlerini, tahliye engellerini konuştuk, bizimle aynı fikirde
10:30 DEM Parti İmralı Heyeti ile Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un görüşmesi başladı
10:05 Amedspor ırkçı saldırı için hukuki süreç başlatacak
09:25 Tarih, özgürlük ve poetika bağlamında Arjen Arî
09:21 Cezaevi Savcısı’ndan tutsaklara: Yasa değişse de ‘iyi hal’ kriteri var oldukça sizi bırakmam!
09:20 Sağlıkçılar: Ticarileşen sağlık sisteminin alternatifi 'komün' modelidir
09:19 Şile Belediyesi soruşturması: 22 kişi gözaltına alındı
09:16 Irak ve Kürdistan hükümetinin bir yılı: Toplumda çoklu çöküş
09:14 Kuzey ve Doğu Suriye'nin en kalabalık kenti nasıl yönetiliyor?
09:08 Çocuk Hakları Dayanışma Ağı: Mücadele için bir araya geldiler
09:07 QSD kime entegre olacak?
09:05 HDK Eşsözcüsü: Abdullah Öcalan'ın fiziki özgürlüğü hayati bir mesele
09:04 Asimilasyon politikası 'Veli Toplantısı'nda
09:04 Mersin eski baro başkanı: Yasal düzenlemeler yapılmalı, somut adımlar atılmalı
09:00 23 ARALIK 2025 GÜNDEMİ
00:07 Türkiye Barolar Birliği Kadın Hukuku Komisyonu'ndan Leyla Zana açıklaması
22/12/2025
23:56 Evde çıkan yangında bir kişi yaşamını yitirdi
23:54 Depremzede ailelere destek ziyaretleri
23:22 Özerk Yönetim: Saldırılar Suriye düşmanlarının çıkarına hizmet ediyor
23:18 QSD: Geçiş hükümeti bölgenin huzurunu tehdit ediyor
22:12 Geçiş hükümeti saldırıları protesto edildi
22:03 Fidan, Güler ve Kalın’ın Şam ziyareti sonrası saldırılar başladı
21:34 Çatışmalar şiddetlendi: Geçiş Hükümeti bir kadını katletti
20:58 Okuma salonuna Sırrı Süreyya Önder ismi verilecek
20:51 Amedspor taraftarlarına ırkçı saldırı
20:01 Kurtulmuş 'rapor' için grubu bulunmayan komisyon üyeleriyle bir araya gelecek
19:42 İsrail cezaevlerinde Filistinli kadın tutsaklara şiddet
19:29 Uşak'ta midibüs devrildi: 5 kişi yaralı
19:08 MESEM protestosu: 91 çocuk çalışırken hayatını kaybetti
18:50 Danimarka'dan Trump'ın Grönland ısrarına tepki
18:29 Komisyon çalışma süresini uzatmak için toplanacak
18:01 Seyit Aslan: Yeni bir sürecin kapısı aralanacak
Pervin Buldan: Yasal düzenlemeye ihtiyaç var
17:49 Rapor yazım ekibi toplantısı bitti: Komisyonun süresi uzatılacak
17:43 19 Aralık’ta koğuşları basılan kadın tutsaklarla görüşüldü
17:38 Halep’te iç güvenlik güçlerine saldırı
17:14 DEM Parti'den 'komünal' önerisi
17:13 Gayrettepe’deki gece kulübü yangını davası ertelendi
17:12 Trabzon'da Agirîli aile hakkında ırkçı paylaşımlar
17:11 Depremzedelerin nöbeti ikinci gününde devam ediyor
16:57 Hakan Fidan Şam’da: Gündemi yine Kürtler
16:21 Kurtuluşmuş ‘rapor’ yazım ekibi görüşmesi başladı
16:14 DEM Parti İmralı Heyeti ile EMEP görüşmesi başladı
15:44 Siyasetçi Sadak’ın hayati riski sürüyor: Tek talebi sürecin başarıya ulaşması
15:34 Gazeteci Aykol'un durumu stabil
15:13 Leyla Zana'ya yönelik saldırılar Mersin'de protesto edildi
15:06 İstanbul'da bir kişi yaşamına son verdi
14:57 Gazeteciler, meslektaşları Nazım Daştan'ı ve Cihan Bilgin'i andı
13:39 ÖHD'den Leyla Zana'ya yönelik saldırılara suç duyurusu
13:23 Özel: Türkiye ve Suriye’de barışın hakim olmasını istiyoruz
Sancar: Siyasal ve toplumsal mutabakat hayati önemde
13:21 Alevilerden Roboskî'ye ziyaret: Acımız bir
12:16 'Umut ve Özgürlük' mitinginin konuşmacıları belli oldu
12:08 DEM Parti İmralı Heyeti ile Özel görüşmesi başladı
12:05 Noel Bayramı'nın resmi tatil ilan edilmesi için Meclis'e teklif
11:45 Depremzedeler: 27'nci madde iptal edilene kadar mücadele edeceğiz
10:48 'Burak Ercan cezalandırılsaydı, 23 öğrenci istismar edilmezdi'
10:16 'Rapor beklentileri karşılamıyor, yasa sürecinde konsensüs sağlanmalı'
09:35 İşkenceyi inkar eden bakanlığa görüntülerle yanıt: Failleri korumaktan vazgeçin
09:24 DAİŞ sonrası Rakka: Komünlerle küllerinden doğdu, çok dilli hizmet başladı
09:19 Amedspor'dan Leyla Zana kararı: Iğdırspor maçı kadınlara ücretsiz olacak
09:11 Riha'da 21 ayda bin 260 kadın şiddet gördü, 859 çocuk istismar edildi
09:10 AİHM’in Türkiye’yi ‘işkenceden’ mahkum ettiği dosya kapatıldı
09:09 Hukukçu Şahin: Barış istiyorsanız umut hakkını sağlamak zorundasınız
09:04 Barış ve Demokratik Toplum Manifestosu 2025’e yön verdi
09:02 Av. Nevraz Sığın: Gayemiz dijital şiddetin TCK'de yer alması
09:00 22 ARALIK GÜNDEMİ
08:24 Depremzedelerin 'tahliye nöbeti' gece boyunca devam etti
21/12/2025
23:38 İmralı Heyeti 23 Aralık'ta Kurtulmuş ve Tunç ile görüşecek
23:16 2026 bütçe teklifi Meclis'ten geçti
23:08 Meclis’te yumruklu kavga
22:15 QSD, yakaladığı DAİŞ'linin itiraflarını paylaştı
22:06 Meclis'te ikinci taciz soruşturması
21:22 Güney Afrika'da silahlı saldırı: 9 kişi yaşamını yitirdi
21:14 Maç karşılaşmasında Leyla Zana’ya destek mesajı
19:48 Amed ve Wan'da Şeva Yelda etkinliği
19:38 TTGA'ya Kürdistan kentlerinden Deniz Güler seçildi
19:15 HPG'li Kartal'ın taziyesine ziyaret
19:10 Ordu’da 'kuş cenneti' mücadelesi sürüyor
19:01 Kürt Sosyal Bilimleri Araştırma Derneği kongresini gerçekleştirdi
18:57 DEM Parti Kadın Meclisi: Çocuklar için mücadele edeceğiz
18:35 Kürtleri reddeden CHP’li Dikbayır’a yanıt: Vardık, varız ve var olacağız
18:07 Kürt sorununu inkar eden Gül'e yanıt: İsmi doğru koyarsanız çözüm de doğru olur
17:57 DİTAM’ın yeni yönetimi belirlendi
17:53 Abdullah Öcalan’dan mesaj: Gerçek anma mücadeleyi ileriye taşımaktır
17:27 4 Ocak mitingine çağrı: Gelin Önderliğimizi özgürleştirelim
17:10 Sağlık Çalıştayı: Sağlık anlayışı komün perspektifiyle inşa edilmeli
17:06 Bütçe protestosu: İnsanca yaşamak istiyoruz
17:01 Dindar: Wan’ın yüzde 84’ünde doğalgaz altyapısı yok
16:53 Xwebûn 6'ıncı yılında: Kürt basını her zamankinden daha güçlü
16:38 Ege İşçi Birliği: Demokratik hak ve özgürlükler için mücadele
16:28 'Devleti barışa zorlamak için yan yana gelmek zorundayız'
16:27 Gazeteci Aykol’un sağlık durumunu ciddiyetini koruyor
15:52 Temelli: Barış için ek bütçe yapılması gerekiyor
15:29 Elazığ Cezaevi'nde süreç karşıtlığı: Her olumlu adımdan sonra işkenceli yanıt
15:28 Kuyu Tipleri Kapatılsın İnisiyatifi’nden 19 Aralık katliamı açıklaması
15:20 Tülay Hatimoğulları: Barışı, bu topraklarda mutlaka tesis edeceğiz
15:13 Depremzede aileler Ankara’da adalet nöbeti başlattı
14:50 'Sürecin hukuki gerekliliği iktidar ve devletin ortak sorumluluğundadır'
14:45 YJA-Star’lı Zilan Yılmaz’ın taziyesine kitlesel ziyaret
14:27 Bütçe görüşmelerinde son gün
14:22 HPG'li Işık için verilen mevlide kitlesel katılım
14:15 Cûdî'de 'Umut tohumları' ekildi: Barış doğa ile olur
12:56 İmralı Heyeti, CHP ve EMEP'le yarın görüşecek
11:51 YÖK’ten üniversitede eğitimi üç yıla indirme açıklaması
10:51 Bakırköy Kadın Cezaevi'nde siyasi tutsaklara 'askeri' baskın
09:58 İkisi sarı kodlu 11 kent için sağanak yağış uyarısı
09:24 Siyasi ve hukuki adımın beklendiği süreç içerisinde ne oldu, kim ne dedi?
09:23 Jin dergi 'Yüzleşme' manşetiyle yayında
09:18 Paris’teki 23 Aralık anması için yoğun hazırlık
09:15 Ortadoğu savaşlarının nedeni yol haritaları mı?
09:10 Bu mağazada para geçmiyor: Amaç komün toplumu hatırlatmak
09:06 'Rojin Kabaiş Kadın Öyküleri' yarışması düzenlenecek: Son başvuru 31 Ocak
09:04 Sınırda yasaklı bir ilçe: Haritada var yaşamda yok!
09:01 İskandinav ülkeleri: Adem-i merkeziyetçilik, mali bağımsızlık