Gazeteci Işık: Kürtler yakın tehlikeyi bertaraf etmeye odaklanmalı

img

ANKARA - Türkiye ile ilişkileri bulunan KDP yönetimindeki etkili kesimin, Kürtler arası savaşı dayattığını belirten gazeteci Fehim Işık, “Herkes çözüm için sorumluluk almalı ve yakın tehlikeyi bertaraf etmeye odaklanmalı. Hiç zamanımız yok, çok riskli bir tablo söz konusu” dedi.

Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) Federe Kürdistan Bölgesi’nde yer alan Metîna, Avaşîn ve Zap bölgelerine yönelik 23 Nisan’da başlattığı askeri operasyon 54’üncü gününe girdi. Bu operasyon nedeniyle sınır hattındaki çok sayıda köy boşaltılırken, operasyonda yer alan korucu ve paramiliter gruplar bölgede ağaç kıyımı gerçekleştirdikleri kamuoyuna yansıdı. Kesilen ağaçlar şirketler tarafından Türkiye'ye getirilerek satıldı. Kıyımın yaşandığı bölgelerde ayrıca “güvenlik” yolları inşa edilmeye başlandı. Tepkilere neden olan bu durum, TSK’nin bölgede kalıcılaşmayı hedeflediğine işaret ediyor.
 
Kürdistan Demokratik Partisi’nin (KDP) tutumu ile küresel ve bölgesel güçlerin operasyon karşısındaki sessizliği ise dikkat çekici. Operasyonun başından bu yana “PKK’yi suçlar” bir pozisyonda yer alan KDP, hem istihbari hem de askeri noktada TSK’yle birlikte hareket etmekle eleştiriliyor. 
 
Daha önceki sınır ötesi operasyonlarda kimi açıklamalar yapan uluslararası güçler nezdinde ise, son TSK operasyonu karşısında büyük bir sessizlik hakim. Bu tutum ve sessizlik, Kürtlere karşı yeni bir konseptin devrede olduğu, ABD’nin Ortadoğu’ya dair planlarını hayata geçirmek için Türkiye ve KDP’ye belli roller verdiği yorumlarını beraberinde getirdi.
 
Gazetecilik faaliyetlerini 1990’lı yıllardan bu yana sürdürüp, Federe Kürdistan Bölgesi’nde kalan ve Kürt ulusal birliğine dair kimi çalışmalarda aktif yer alan gazeteci Fehim Işık, bölgede yaşanan askeri ve siyasal gelişmelere dair sorularımızı yanıtladı.
 
 
 TSK’nin Federe Kürdistan Bölgesi’ne yönelik askeri operasyonu sürüyor. Birçok kesime göre Türkiye, küresel güçlerin dahilinde bu operasyonu sürdürüyor. Küresel güçlerin bu operasyondaki pozisyonu nedir?   
 
Küresel güçlerin Türkiye ile ne tür bir ilişkiye girdiğini somut bilgilerle söylemek mümkün değil. Çünkü bu konuyla ilgili çok sayıda spekülatif haberler yapıldı. Örneğin,; saldırı öncesinde ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Wendy Ruth Shermandır, Rojava’ya (Kuzey-Doğu Suriye) gidip QSD Genel Komutanı Mazlum Abdi ile görüştü. Daha sonra da Güney Kürdistan’a geçti. Oradan gelen teyit edilmesi zor bilgilere göre; KDP yetkilileriyle yaptıkları görüşmelerde, Türk devletinin bölgeye kapsamlı bir saldırı planladığını ama KDP’nin bir şekliyle Türk devletiyle ilişkilerini çok ileriye taşımamaları gerektiğini diplomatik bir üslupla iletmişler. Böylesi bir bilgi var. Bunun yanı sıra Barış Heyeti olarak Güney Kürdistan’a gidenlerin, bırakın Hewlêr’de Almanya’da bile engellendiğini görüyoruz. Bunları yan yana getirince küresel güçlerin artık tek düze olmadıklarını ve hepsinin kafasının karışık olduğunu düşünmeye başlıyorum.
 
Onlar, artık birbirlerine karşı da çıkarlarını gözetiyor. Hakeza İngiltere burada rol oynayan ülkelerden biri. Fransa da rol alan ülkelerden biri. NATO kendi içinde karmaşık ve birbiriyle çatışan, çıkar ilişkileri üzerinde siyaset geliştiren bir hat izliyor.
 
Şu ana kadar ki tutumunu göz önünde bulundurursak, KDP nasıl bir plan veya konseptin içerisinde yer alıyor sizce?
 
 
 KDP’nin durumu, Türkiye’de iktidarda olan güç odakları gibidir. Bir kısmı Türkiye, bir kısmı da İran ile yakın ilişki içerisinde. KDP yönetiminde etkin olanlar Türkiye ile çok içli dışlı politikalara girmiş. Bunları aşmaya dönük bir siyaset yaşama geçirilmeli.
 
Küresel güçleri nasıl farklı odaklar biçiminde tarif ettiysek, KDP’yi de öyle tarif etmek mümkündür. KDP içerisinde de farklı güç odaklarının olduğu görülüyor. Çok kaba bir benzetme olursa: KDP’nin durumu, Türkiye’de şu anda iktidarda bulunan güç odakları gibidir. KDP içerisinde de böylesi bir yapılanma var. Hakeza Kürdistan Yurtseverler Birliği (YNK) içerisinde de böylesi yapılanma var. Bu biraz da iktidar olmanın getirdiği yaklaşımların ortaya çıkardığı sonuç. Sonuçta her iki parti de 1991’den bu yana Güney Kürdistan’da iktidar. İktidarken, birbirlerine karşı dengeleri gözeterek farklı adımlar atıyorlar.
 
Örneğin YNK birkaç kez bölündü. Noşirvan Mustafa’nın Goran Hareketi YNK’nin içinden çıktı. Yine YNK içerisinde eşbaşkanlık sistemi oluşturulmuş ama diğer taraftan baktığınızda KDP ile yakın hareket edenler var. Başka farklı kesimlerle yakın hareket edenler var. Bu farklı kesimlerin bir kısmı Türk devleti ile de yakın ilişki içerisinde. Bir kısmı İran devleti ile yakın ilişki içerisinde.
 
KDP açısından baktığınızda; Başbakan Mesur Barzani, Bölge Başkanı Neçirvan Barzani, bölgenin en önde gelen aktörü ve Kürt siyasetinin de önemli isimlerinden biri olan Sayın Mesut Barzani’nin de farklı dengeler içinde olduğunu söylemek mümkün. Özellikle Başkan Neçirvan Barzani ve Bölge Başbakanı Mesrur Barzani’nin birbirleriyle çok uyumlu olduklarını söyleyemem. Türkiye ile olan ilişkilerinde de bu uyumsuzluk kendisini gösteriyor. Neçirvan Barzani daha önceki dönemde Türkiye ile daha uyumlu hareket eden bir bölge lideriydi. Mesrur Barzani Başbakan, Neçirvan Barzani ise Bölge Başkanı olduktan sonra sanki bu kez Mesrur Barzani Türkiye ile daha iyi ilişkiler içerisinde girmeye başladı.
 
Şimdi hal böyle olunca özellikle KDP yönetiminde etkin olanlar Türkiye ile çok içli dışlı politikalara girmişler. Bu dengelerde yer alan ve söz konusu siyasetçilerin en yakınlarında duran siyasetçiler açısından da durum böyle. 
KDP’nin etkin kadroları açısından baktığımızda bunlardan biri Fazıl Mihrali, diğeri Ali Avni’dir. Bunların altında ve yanında başka isimler de var. Bunlar ne yazık ki verdikleri demeçlerde Türkiye’den farklı düşünmediklerini açıkça söylüyorlar. Ali Avni’nin açıklamalarını okuyun. Utanarak söylüyorum; AKP değil de sanki bir MHP temsilcisi konuşuyormuş gibi bile düşünebilirsiniz. Bu da çıkar ilişkilerinin ne kadar iç içe girdiğini gösteriyor. Dolayısıyla ben bunları aşmaya dönük bir siyasetin yaşama geçirilmesi ve etkili olması gerektiği inancındayım.
 
KDP içerisinde Türkiye’ye yakın duran gruplar, hangi ilişkiler temelinde bunu yapıyor?
 
Bu durum çok konuşuldu. Hatırlarsanız Wikileaks belgelerine de yansıdı. Berat Albayrak’ın Türkiye’de kurduğu petrol şirketi üzerinden Güney petrollerini taşındığı, DAİŞ petrollerinin bile Türkiye’ye taşınıp, bu şirket üzerinden uluslararası pazara sürüldüğü ve tüm paralarının Halkbank’a yatırıldığı biliniyor. 
 
Ayrıca Mersin ve Akdeniz’in diğer limanlarında büyük bir ticaret dönüyor. O ticaretleri döndüren şirketlerin önemli bir bölümü Güney Kürdistan menşeli şirketler. Yani oralarda da ciddi ortaklıklar var. Bu sadece siyasal ilişkiler üzerinde tarif edilebilecek bir durum değil.
 
Ortadoğu’daki savaş ve diğer çatışmalar nedeniyle de neredeyse tüm ihtiyaçlar Türkiye üzerinden bu şirketler aracılığıyla karşılanıyor. Dolayısıyla bunların ilişkileri çerçevesinde gelişmiş bir medya yapılanması var. Gelişmiş bir siyaset ve ticaret ilişkisi var. Haliyle bundan nemalanan siyasetçiler ve tüccarlar var. Wikileaks belgelerine tekrar bakılırsa bunların birçoğunun görüleceği inancındayım. Bölgede ve Kürdistan’da adım atanlar da güç odakları üzerinden ve çıkar ilişkileri üzerinden yürüyorlar. Güney’de böyle bir ayak oluşmuş. İstanbul’daki Dünya Ticaret Merkezi’ne, bu ticaret merkezinde faaliyet yürüten Güney Kürdistan merkezli şirketlerin ticaret hacmine ve iştigal ettikleri işlere bakılırsa, birçok şeyin çok daha rahat anlaşılabileceği inancındayım.
 
KDP içindeki farklı yapılanmaları, sahadaki gelişmelere dair tepkilerde de gördük. Kimi pêşmerge komutanları TSK operasyonuna tepki gösterdi. Bölge sakinlerinin de bu operasyon karşısında durduğunu göz önünde bulundurursak eğer mevcut KDP yönetiminin “savaş ısrarını” nasıl değerlendirmek gerekir. Bu ısrarı, “kardeş kavgası” olarak nitelemek doğru olur mu? 
 
Şunu çok somut olarak söyleyeyim. Eğer bu bahsettiğimiz güç odaklarının gerçekten güçleri yetmiş olsaydı, şimdiye kadar onlarca kez Kürtler arası savaş çıkarmışlardı. Bunlar çok uzun zamandır bir iç savaşı yaşama geçirmek için uğraşıyorlar.
 
1994-97 savaşı, Kürtler arasında büyük bir savaştı ve o savaş da bu tür grift ilişkilerin ortaya çıkardığı bir sonuçtu. Belki o zaman bu kadar rahat söyleyemiyorduk, çünkü bugünkü kadar bilgiye sahip değildik. Ama o günden sonra da Kürtler arası savaş için uğraş oldu. Bölgedeki küresel güçler, Türk devleti ve İran devleti bu potansiyeli yaratmak için her türlü yol ve yöntemi denedi. Ama buna güç getiremediler.
 
Güç getirememelerin temelinde ne var?
 
 
Halk, savaşın sonucunu bildiği için büyük tepki gösteriyor. Savaş isteyenler de bundan dolayı rahat hareket edemiyor. Kürdün Kürt ile savaşı yaşanırsa, evet halk büyük bir tepki gösterecek. Ama kirli ilişkilerden beslenenler daha fazla zengin olacak
 
Halk, Kürdün Kürt ile savaşına dönük provokasyonların sonucunun ne olacağını bildiği için daha büyük tepki gösteriyor. Dolayısıyla savaş isteyenler bu konuda rahat hareket edemiyorlar. Bu halk dediğim zaman sadece KDP ve YNK dışındakilerden söz etmiyorum. Tüm partilerin tabanlarında bu tutum var. Yani KDP’nin tabanında da çok güçlü bir savaş karşıtlığı var. Kürt-Kürt savaşına karşıtlık var. Günlerdir Metîna, Zap ve Avaşîn’e yönelik saldırıları izliyoruz. KDP’li parlamenterlerden Rêwîng Hirorî’nin ilk günden bu yana verdiği beyanatların tümünü yan yana getirin. Türk devletini destekleyen, olumlu bulan bir tane beyanat göremezsiniz. Evet, PKK’ye dönük eleştirileri de var ve zaman zaman bunları dillendiriyor ama diğer taraftan tüm bu saldırıların temelinde yatan etkenlerin Türk devletinin işgal saldırısı olduğu ve Türk devletini Kürdü Kürt ile savaştırma çabası olduğunu söylüyor. Güney Kürdistan’da böyle düşünen binlerce insan var. Bu engelleyici bir tablo.
 
İş birliği içerisinde olanlar iktidar, karşı çıkanlar toplumun geniş bir kesimi ve halk. Bu tezat içerisinde iktidar olanlar henüz arzularını yaşama geçirebilmiş değil. Kürdün Kürt ile savaşı yaşanırsa, evet halk büyük bir tepki gösterecek. Ama o savaştan ya da kirli ilişkilerden beslenenler de daha fazla zengin olacak. Bu durum Türkiye’deki durum ile çok benzerdir. İktidarı yönetenler ve yanlarındakiler, tüm hayatları boyunca edindikleri paranın belki yüz katını bu son 5 beş yılda edinmişlerdir. Savaştan beslendiler. Düşünün en sıradan destekçileri bile beş maaş alıyor.
 
Savaşı dayatan bu kesime karşı Kürtler nasıl bir pozisyonda olmalı?
 
 
Kürdistan’daki tüm etkili kesimler ve siyasi partiler bir araya gelerek, durumu Mesut Barzani’ye anlatmalı ve PKK’yle diyalog geliştirmeli. Çözüm için çalışma yürütmeli ve sorumluluk almalı. Hiç zamanımız yok, çok riskli bir tablo söz konusu.
 
Ben bölgede uzun yıllar kalan biri olarak şunu söylüyorum; KDP Genel Başkanı Sayın Mesut Barzani’nin bu kirli ilişkiler içerisinde, sözünü ettiğimiz düzeyde yer almadığını gönül rahatlığıyla söyleyebilirim. İç savaş döneminde 1994’te, KDP-YNK çatışmasında birçok kez çeşitli vesilelerle yanına gitme olanağımız oldu. Rahmetli Mam Celal’in yanına da gitme olanağımız oldu. O da Kürt siyasi hareketinin önde gelen kadrolarından biriydi. Gerçekten bu dönemde olmaması, yine Noşirvan Mustafa gibi birinin yaşamını yitirmesi büyük bir eksik. Ama Kek Mesut Barzani bu yönüyle mutlaka ikna edilmesi gereken bir siyasi şahsiyet. Bu ikna girişiminin bir an önce yaşama geçirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Kürdistan’ın dört parçasından etkili kesimlerin tümünün bir araya gelerek, bunları tüm açıklığıyla Kek Mesut Barzani’ye anlatması, ardından PKK’yle diyalog geliştirmelerini sağlayarak çözüm üretebilecek noktada bir çalışma yürütmeleri gerektiği inancındayım. Bu durum, halkın diğer kesimlerini önemsememek anlamına gelmiyor. Hiç öyle bir şey yok. Halk zaten savaş istemiyor.
 
Hele Murat Karayılan’ın Stêrk Tv’de yayınlanan son açıklamalarından sonra şu veya bu biçimiyle büyük bir etki oluştu. Bunun gözleyebilmek mümkün. Sayın Murat Karayılan çok net ifadelerle; “Biz savaşmak istemiyoruz, hiçbir şekilde hiçbir savaşçımıza da talimat vermedik” dedi. Yani böyle bir talimatın olmadığını bundan sonra da olmayacağını belirterek, “Ama güçler çok iç içe girmiş, provokasyona çok açık bir durum var ve lütfen, rica ediyorum bunu engelleyin, sorumluluk alın” diyor. Bu çok samimi bir yaklaşım. Karayılan’ın o açıklamaları, KDP’li olsun YNK’li olsun ya da başka partilerden insanlar olsun onlara da samimi gelmiş. Birçoğuyla da bu arada konuşma imkanımız oldu. Onlara da samimi gelmiş o açıklamalar. Bu çok iyi bir olanak ve iyi bir şans. Bu şans üzerinden gelişen böylesi bir yaklaşımı Kürtler değerlendirmeli. Tüm partiler bu konuda sorumluluk almalı.
 
Mümkünse dört parça Kürdistan’ın partileri bir araya gelerek, barış heyetleri oluştursun, Hewlêr’e gitsinler. Hiçbir şey yapamıyorlarsa, yanıt ve randevu alamıyorlarsa da gidip parlamentonun önünde otursunlar. Çok riskli bir durum… İnanıyorum ki halkın duyguları da bu yönlüdür. Yoksa biz konuşacağız, yazacağız, çizeceğiz ama etkimiz sınırlı olacak. Bunun önüne geçmek için Kürdistan’da ağırlığı olan şahsiyetler üzerinden ya da Kürdistan’daki siyasi partiler üzerinden girişimleri büyütmek lazım. Hiç zamanımız yok. Gerçekten hiç zamanımız yok. Hepimiz bölgeyi yakından izliyoruz. Orada çok riskli bir tablo var. O tabloyu da göz ardı etmemek gerekir.
 
Sizin de sözünü ettiğiniz barış grupları… Operasyona karşı duran ve barış çağrısı yapmak için Hewlêr’e giden Barış Heyeti üyeleri önce alıkonuldu ve sonra sınır dışı edildi. Tüm bu çağrılara karşın KDP’nin barış heyetini sınır dışı etmesi ne anlama geliyor? PKK Yürütme Konseyi üyesi Murat Karayılan’ın çağrısına verilen bir yanıt olarak okuyabilir miyiz? 
 
Barış Heyeti ile gidenlerin sınır dışı edilmesini ve Sayın Karayılan’ın açıklamalarından hemen sonra yaşanmasını, Sayın Karayılan’a verilmiş bir yanıt olarak algılamadım. Doğrusu öyle bir şeyi aklıma da getirmek istemiyorum. Ama şundan çok utandım. Kürdistan’a giden bir Kürdün, Kürdistan’a alınmayıp, sınır dışı edilmesi utançtır. 
 
Bu birinci utanç. İkinci utanç ise, Kürdistan’a giden yabancılar var. İşte gazeteciler, siyasetçiler, aktivistler… Hewlêr Havalimanı’na ulaşılıyorlar ve oradan içeriye alınmayıp, geri gönderiliyorlar. Hasbel kader ulaşanların da otellerinden çıkmaları engelleniyor. Bu durum son günlerde biraz aşıldı. Heyet üyeleri bazı partiler ve yetkililerle görüşebildi. Gerçekten bunlar utanç meselesi. Ben bu utancı yaşama geçirenlerin, o kontrolü elinde tutan iktidar odakları olduğu inancındayım. Bunlar yarın öbür gün, Karayılan ya da başka bir PKK yetkilisi daha ileri bir açıklama yapsa - mübalağa ederek söylüyorum - örneğin Karayılan gelip, “Ben Hewlêr’e teslim oluyorum” dese bile savaştan vazgeçmeyecek. Çünkü savaş onların çıkarı. Ama savaş odakları güçlü değil. İktidardırlar, paraları çoktur, silahları çoktur, teknolojileri yüksektir ama gerçekten güçlü değiller. Dolayısıyla diğer kesimlerin bunların önüne geçme çabalarını arttırmaları lazım. 
 
 
Erdoğan, zihniyetinin 2071’e kadar iktidarda kalmasını istiyor. O zihniyeti 2071’e taşıyacak temel nokta, Kürdün Kürt ile savaşıdır. Ancak Kürtler yüz yıl önceki konumda değil ve bugün daha güçlü. Bu zihniyetin önüne geçmeliyiz.
 
Şu çok net; Türkiye Ortadoğu’da kalıcı bir hükümdarlık kurmak istiyor ve iktidar da bu hükümdarlık üzerinden kendini en azından 2071’e ulaştırmak istiyor. Erdoğan o güne kadar yaşamayacak ama zihniyetinin, hanedanının 2071’e kadar iktidar sürdürmesini istiyor. Biz bunun önüne geçmeliyiz. O zihniyeti 2071’e taşıyacak temel nokta, Kürdün Kürt ile savaşıdır. Bu kadar basit. Yüz yıl önce Kürdün evini yıktılar ama Kürtler bugün 100 yıl önceki konumda değiller. Kürtler bugün çok daha güçlü. Yüzyıl önce Kürtlerin beş tane silahlı insanı yokken, bugün dört parça Kürdistan’da toplasanız neredeyse 250 bin civarında sadece silahlı gücü var. Diğer taraftan yüzyıl önce Kürtlerin bir muhtarlığı bile yokken, bugün Güney Kürdistan’da federal bir devlet var. Rojava’da özerk bir yönetim var. Bunların hepsi çok büyük kazanımlar. Kürdün Kürt ile savaşı tüm bunları da yok edecek bir potansiyel içeriyor. Bunu görmekte yarar var.
 
KDP’nin bölgeye kaydırdığı özel güçler ile PKK’liler arasında her an çatışma çıkabileceği belirtiliyor. Bu durum gerçekleşirse eğer Kürtleri önümüzdeki süreçte neler bekliyor? 
 
Açıkçası bunun gerçekleşme ihtimali düşünmek dahi istemiyorum. Bunu kendi açımdan çok ciddi bir zül sayıyorum. Bu durum gerçekleşmemeli. İnsanlarımız her şekilde bu durumun gerçekleşmemesi üzerine odaklanmalı. Şu anda zaten bu durumun gerçekleşmesini sağlayacak ciddi bir tablo var. Bu çok açık. Gazeteciyiz ve konuya dair bilgi alıyoruz. O bilgiler de çok net. Her taraftan aldığımız teyitli bilgiler bize gösteriyor ki, Türkiye pêşmergelerin ölümünü amaçlayan, provokasyonu büyütecek yeni saldırıları hedefliyor. Türkiye bir şekilde belirlediği hedefleri havadan korkunç bir biçimde bombalıyor, havadan yapılan bombardımanlarda PKK’li güçler sonuçta o bombalar altında geri çekilmek zorundalar. O bombalara kendilerini kurban edecek durumda değiller.
 
Daha önceleri bu alanlara Türk askerleri geldiğinde, PKK’liler tekrar o alanlarına gelip eylem gerçekleştiriyorlardı. Dolayısıyla Türk askeri oralarda kalıcı olamıyordu. Çünkü çok fazla kayıp veriyorlardı. Ama şimdi o bombalamalar sonrasında boşaltılan alanlara pêşmerge geliyor. PKK tarafından pêşmergeye hiçbir şekilde yanıt verilmemesi yönünde talimat verildiğini Karayılan da açıkladı. Hal böyle olunca KDP’ye bağlı askeri güçler, pêşmerge demek de beni rahatsız ediyor… Çünkü ben pêşmergenin böyle bir şey yapacağına inanmıyorum. Şimdi orada ilerlemeye başlıyorlar. PKK açısından ise sıcak bir çatışma yaşanmasın diye bir çaba var. Karayılan bunu çok açık bir şekilde söyledi. Şimdi bu nereye kadar gider. Oradaki gerillayı Metîna’da dört bir taraftan saracaksın, diğer taraftan yukarıdan bombalanacak, kendisi geri çekildiğinde ise onun bıraktığı alana yerleşeceksin. Bu çok uzun vade gidecek bir durum değil.
 
Zaten savaş isteyen güçler çatışmanın yaşanmasını istiyorlar. Orada bir çatışma yaşansın, bir savaş yaşansın diye dayatıyorlar. Şimdiye kadar olmadı, şimdiden sonra da olmamalı. PKK birilerine sabah kahvaltısı olur ise, bölgedeki diğer partiler de Türk devletinin öğlen yemeği olur ve KDP de Türk devletinin akşam yemeği olur. Türk devleti Halep’ten başlar, Rojava’nın bütününü de içine katar, Şengal’den Musul’dan geçerek Kerkük’ü de sarmalar.
 
ABD, Rusya ya da başka güçler bir şey yaparlar mı? Yapmazlar. Çünkü çıkarları var orada. Onlar için Kürt ölmüş, Kürt soykırıma uğramış dert değil. Ermeniler 1915 yılında soykırıma uğramış ve bakıyorsunuz ABD, 2021 yılında yaşananları soykırım olarak kabul ediyor. Çok değil, 2121 yılında da ABD lütfeder ve “Kürtlere bir soykırım uygulandı” der. Ama bir soykırımı engelleyecek bir güç bugün var ve o da Kürtlerdir.
 
Tam da bu zamanda Kürt ulusal birliğinin önemine öne çıkarmak çözüme nasıl bir katkı sunar? Kürtler bu aşamada neler yapmalı?
 
Ulusal birlik konusunda çok fazla çalışmaya katıldım. 2013 yılından sonraki çalışmalar kamuoyu önünde cereyan edenlerdi. Daha öncesinde de 1993 yılında büyük çoğunluğu illegal olan partiler arasında yürütülen çalışmalar vardı. Ben de o dönem bir illegal partinin üyesi ve yöneticisiydim. Birçok kez o görüşmelerde bulundum. Çok ileri noktalara da vardık. 1993 yılında Kürdistan’ın dört parçasından partiler bir araya gelip, 21 kişilik yürütme organı bile oluşturdular. KDP ile YNK, o zamanlar kendi bölgelerinde iktidar oldukları için, o yürütme organına direk üye vermemiş ama bunun yanında kendilerini temsil edebilecek tanınmış kadroları vermişlerdi. O durum da diğer partiler tarafından makul karşılanmıştı. Buna rağmen birlik yaşama geçmedi. Bir yere geliniyor bir çomak sokuluyordu. O çomağı sokanlardan biri Türkiye diğeri de İran’dı.
 
 
 Kürtler, kaderleri çizilirken, kendi kaderlerini tayin edebilecekleri ağırlıkta bir güç oluşturmalı. Tüm dünyaya, “Kendi coğrafyamızda, kendi kendimizi yönetmek istiyoruz” demeli ve ulusal birliği sağlamak için adım atmalı.  
 
2013’ten sonra özellikle çözüm süreciyle birlikte Sayın Öcalan’ın yazdığı mektuptaki açıklamaları ve yaklaşımları sonrasında böyle bir süreç dört ayrı koldan başladı. O dört ayrı koldan yürütülen çalışma Hewlêr’de her Kürdün onur duyabileceği bir tabloyu da önümüze sundu. PKK’nin önde gelen üyeleri, Kürdistan’ın dört parçasından farklı parti liderleri, Sayın Mesut Barzani’nin yönettiği bir toplantıda tüm dünyaya muhteşem bir görüntü verdiler. Ama o da yaşama geçmedi. Bugün durum çok daha zor. Bu nedenle hemen, acilen öncelikle ulusal birliği sağlamak için adım atmanın gerçekçi olduğunu düşünmüyorum. Ancak bu savaşın durdurulması noktasında tüm girişimlerin yaşama geçirilmesi yanlısıyım. Yoksa biz birlik yapalım der ve ona dönük bir enerji harcarsak, bu gerginlik, bu tablo içerisinde hiçbir parti gönül rahatlığı ile böylesi bir çalışmanın içerisine girmez.
 
Bizim ulusal birlikten kastımız, Kürtlerin bu yüzyılda kaderleri çizilirken, kendi kaderlerini tayin edebilecekleri ağırlıkta bir güç oluşturmalarıdır. Tüm dünyanın karşısına çıkıp, “Biz Kürdüz. Biz kendi coğrafyamızda, kendi kendimizi yönetmek ve kendi kaderimizle ilgili kendimiz karar vermek istiyoruz. Dünyanın her tarafıyla eşit, barışçıl, demokratik ilişkisinden yanayız. Bulunduğumuz ülkeler içerisinde de o ülkenin haklarına hiçbir düşmanlık yapmadan, birlikte yaşayabilecek bir stratejik işbirliği geliştirebiliriz” diyebilmeliler. Birileri onlara saldırdıklarında da “Durun kime saldırıyorsunuz” demeliler. Kürtler, “Sur’da, Cizre’de bodrumlarda katlettiğiniz de Kürt’tür, Efrîn’de, Serêkaniyê’de, Girê Spî’de katlettiğiniz de Kürt’tür. Kerkük’te katlettiğiniz de Kürt’tür, Mahabad’ta idam ettiğiniz de Kürt’tür’ diyebilecek bir tablo yaratmalılar. 
 
Artık Kürdün Kürt ile savaşı başta olmak üzere gerçekten savaşa son verecek ve kalıcı barışı getirebilecek yapılanmaların güçlenmesi, sorumluluk alması ve adım atması lazım. Herkes bu yakın tehlikeyi bertaraf etmeye odaklanmalı.
 
MA / Selman Güzelyüz

Diğer başlıklar

15:49 ‘Umut ve Özgürlük’ mitingine TJA’dan çağrı: Özgür önderlikle buluşma zamanı
15:37 İmralı Heyeti ile AKP ile görüştü: Barış hukuksuz olmaz YENİLENDİ
15:33 'Adil, eşit demokratik bütçe istiyoruz'
15:22 Kürtlere hakaret eden akademisyen serbest bırakıldı
15:18 DAD’ın yeni eş genel başkanları belli oldu
15:11 Gazeteci Aykol’un durumu stabil
15:08 On günde 3 İHA düştü
15:01 Gazeteci Cihan Berk’in tutuklanması protesto edildi
14:57 Üç kentte hasta tutsaklar için eylem
14:47 Sandıktan 2026 bütçesine ‘hayır’ çıktı
14:45 Mereş Katliamı anması: Yüzleşme olmadan barış olmaz
14:35 KHK eylemi 151’inci haftasında: Hukuksuzluğu sonlandırın
14:33 Leyla Zana'ya saldırı protesto edildi GÜNCELLENİYOR
14:29 İmralı heyeti ve AKP heyeti görüşmesi başladı
14:26 Mazlum Ebdî: 2026’da önemli başarılara imza atacağız
13:33 KESK'ten Meclis'e çağrı: Bütçeye onay vermeyin
13:30 Karabey kardeşler, Haran ve Bahçeci için adalet talebi
13:05 Cumartesi Anneleri 31 yıl önce kaybettirilen Aydoğan’ın akıbetini sordu
12:54 HPG’li Sedat Işık anıldı
12:16 Suriye ‘adına’ konuşan Savunma Bakanı Güler, QSD’yi tehdit etti
11:10 ABD, Suriye'de DAİŞ’e ait 70’i aşkın hedefi vurdu: Operasyon kritik önemde
10:56 Cizîr'de serbest bırakılan taciz faili tekrar gözaltına alındı
10:55 Fenerbahçe Başkanı Saran uyuşturucu soruşturmasında ifade verecek
10:37 İngiltere’den Şara’nın komutan ve tümenlerine yaptırım
10:29 Deklarasyon: Kentleri kadınların barış ısrarıyla yeniden kuracağız
10:11 Xwebûn 6 yaşında: Kürtçe gazeteyi her koşulda halka ulaştıracağız
10:10 Ortadoğu’da 2025: Değişen güç dengeleri
09:46 ‘Umut ve Özgürlük’ mitingine çağrı: Önderliğin özgürlüğünü haykırma günüdür
09:06 Avukat Duygu İnegöllü: Harran GBM hukuka aykırı tutsaklık merkezi oldu
09:05 Cûdî'de 50 bin palamut ekilecek
09:04 İspanya: Yüksek özerklik, açık yetki anlayışı, katılımcı demokrasi
09:02 Sebahat Tuncel: Komünal demokrasi kadınlar için yeni bir dünya
09:00 20 ARALIK 2025 GÜNDEMİ
19/12/2025
23:13 Bakırhan: Demokratik anayasa ihtiyaç ama masada değil
22:25 Şam’dan muhatap belirtmeksizin Rojava’ya ‘entegrasyon’ belgesi
20:52 Cezaevi savcısından 30 yıllık tutsaklara: Bakan da arasa sizi bırakmayacağım
20:45 Riha’da trafik kazası: Bir kişi yaşamını yitirdi
20:37 'Leyla Zana üzerinden Kürt kadın mücadelesi hedefleniyor'
20:14 Nazım ve Cihan anması: Hakikat yolunda yürüdüler
20:05 Cihan Bilgin ve Nazım Daştan Kobanê’de anıldı
20:02 Fenerbahçe Başkanı Saran ifadeye çağrıldı
19:58 Hakimlik taciz faili öğretmeni serbest bıraktı
18:41 223 işçi 144 gündür direniyor
18:38 Gazeteci Cihan Berk tutuklandı
18:08 AYM’den 3 kitabın yasaklanmasına hak ihlali kararı
18:03 BM: Gazze’de soğuktan 3 çocuk yaşamını yitirdi
17:17 İstanbul'da ESP'li 6 kişi tutuklandı
16:55 Gazeteci Aykol’a yeni bir antibiyotik tedavisi başlandı
16:52 Çandar’dan Erdoğan’a: Dışişleri Bakanınıza ayar verin
16:37 Mûş'ta kadınlar bir araya geldi
16:19 AKP raporunda eski yöntem ve eski söylemler: Özerk Yönetim “tehdit” olarak tanımlandı
16:18 İŞKUR'da kura hilesi iddiası: AKP'li aileden 5 kişiye kura çıktı
15:21 Çetin Arkaş: Önder Apo’nun istediği kişilerle görüşmesinin imkanları yaratılmalı
15:09 Bozan: Cezaevi İvrendi’ye düşman hukukuyla yaklaşılıyor
15:00 Kamu emekçileri iş bıraktı
14:55 'Hayata Dönüş Operasyonu'nun yıl dönümünde cezaevi tellerine karanfil bırakıldı
14:44 Yazar Tunç’un Mereş katliamını konu alan kitapları yeniden basıldı
14:27 Katledilen Taybet İnan ve 29 kişi anıldı: İnsanlığa karşı suçtur
14:23 Kayyım kararının yürütmesinin durdurulması karara bağlanacak
14:22 İHD: 'Hayata Dönüş' operasyonlarında cezasızlık politikası sürdürülmüştür
14:13 Kaya’nın taziyesine kitlesel ziyaret
14:09 Katledilen gazeteciler Cihan Bilgin ve Daştan için mevlit verildi
12:46 'Katledilen arkadaşlarımızın hesabını sormaktan vazgeçmeyeceğiz'
12:33 AKP raporunu Meclis'e sundu
11:51 DEM Parti İmralı Heyeti ile TİP görüşmesinin tarihi belli oldu
11:13 Farqînli yurttaşlar: Abdullah Öcalan’ın özgürlüğü halkın özgürlüğüdür
10:53 Cizîr’de taciz faili öğretmen gözaltına alındı
09:53 2025: Küresel güç dengeleri değişti, yeniden mevzilenme başladı
09:29 Cizîr’de çok sayıda öğrencinin taciz edildiği ortaya çıktı
09:25 'Hasta tutsakları hala cezaevinde, barışa nasıl inanalım?'
09:24 10 yıldır kayyımın yönettiği kent komün ve meclislerle yeniden inşa edilecek
09:20 Eril şiddet çemberinde bir yaşam mücadelesi
09:19 Veysi Aktaş'tan 'Umut ve Özgürlük' mitingine katılım çağrısı
09:16 19 Aralık'tan bugüne tecrit daha da derinleşti
09:16 Şanogel kuruldu: Sokağa ve halka ulaşmak istiyoruz
09:15 Rûbarêşîn ve Sergen dereleri HES kıskacında
09:08 Mereş'te 47 yıllık yara: Yüzleşin
09:07 Filozof Holloway: Rojava sistemdeki süper çatlaktır
09:01 İsviçre: Doğrudan demokrasi ilkesi esastır
09:00 19 ARALIK 2025 GÜNDEMİ
08:44 PİRHA muhabiri Cihan Berk gözaltına alındı
08:18 26 şirkete eş zamanlı operasyon: Gözaltılar var
18/12/2025
23:22 DEM Parti’den TFF’ye çağrı: Cezai yaptırım ağırlaştırılmalı
22:33 İlk 8 maddesi görüşüldü: Bu bütçe emeğin değil
21:44 Ayşe Şan, konser ile anıldı
21:12 Cenk Yiğiter’e saldıranlara hapis cezası verildi
21:06 Kuyu Tipi Cezaevleri paneli: Mekanın yarattığı şiddet rejimi
19:53 KESK: Yoksulluk ve adaletsizlik normalleştirildi
19:47 Devrimci Parti: Devrimci tutsaklara özgürlük için harekete geçelim
19:42 Arkaş: Askerlerin mezarına çiçek koymaya varım, peki ya siz var mısınız?
18:22 Denizli’de çocuk işçi yandı
18:20 Hakan Fidan, QSD'yi hedef aldı
17:47 Ebex’te Sima Semend Kadın Eserleri Kütüphanesi açıldı
17:44 Leyla Zana’ya yönelik ırkçı saldırı protesto edildi
17:39 Serhat Bölgesinde toplantılar son buldu: Tarafların imkanları eşit olmalı
17:30 Bahçeli: Abdullah Öcalan’a özgürlük mitingi ifade özgürlüğüdür
17:27 Temel: İktidarın komisyona sunacağı rapor sürecin ciddiyetiyle uyumlu olmalıdır
17:22 CHP'den 53 sayfalık rapor: Sürecin esasına ve ana aktörüne temas yok!
17:18 Bütçe görüşmeleri: Bu ülkenin geleceği muhalefetin cesaretine bağlı
17:10 Akın Birdal: İşçi sınıfının ekmeği barıştadır
16:56 Ev baskınında polis, 5 yavrusu olan köpeği kurşunlayarak öldürdü
16:40 Gazeteci Aykol, 2 ay 4 gündür yoğun bakımda
16:30 Asgari Ücret Tespit Komisyonu ikinci toplantısı gerçekleştirdi
16:22 Bakanlık Kazanhan'ın katili için 1,5 yıl sonra kırmızı bülteni uyguladı
15:37 30 bin TL’lik zam teklifi geri çekildi
15:06 Qers Barosu’ndan ırkçı doktor hakkında suç duyurusu
15:04 Kadınlardan 'Kadın Mitingi'ne katılım çağrısı
14:56 Ayşe Şan mezarı başında anıldı
14:37 DEM Parti İmralı Heyeti ile Özel görüşmesinin tarihi beli oldu
14:37 Dersim Gazeteciler Platformu kuruldu
14:36 CHP raporunu Meclis’e sundu
14:33 Çetin Arkaş: Barış olacaksa yapılanlarla yüzleşilecek
14:30 KESK: Emekçiler bu bütçeyi kabul etmiyor
14:03 DEM Parti Gençlik Meclisi üyesi kaçırılıp işkence yapıldı
13:43 Irkçı akademisyenden Kürtlere hakaret: Hakları kısıtlansın, çalıştırılmasınlar
13:00 Ahmet Türk’ten Bursaspor’a tepki: Bu tüm Kürtlere yapılan hakaret ve tehdittir
12:54 Türkiye’nin Suriye’de hedeflediği ‘üç’ şey
12:42 Barolardan Leyla Zana'ya küfre yaptırım çağrısı
12:02 Sincar davası bir kez daha mütalaa için ertelendi
12:00 Nazım ile Cihan’ın çektiği fotoğraflar sergilenecek
11:18 Asgari ücreti işveren belirleyecek: En yüksek oran yüzde 30
10:48 Efrin'de bir kadın işkenceyle katledildi
10:29 Kenanoğlu: 'Umut ve özgürlük' mitingi sahiplenilmeli
09:52 Fatma Bostan Ünsal: Yaşananlar konuşulmadan barışın toplumsallaşması mümkün olmaz
09:30 AHKEM işçileri: Tazminat ödememek için istifaya zorluyorlar
09:24 İzBB Başkanının gönderisine yorum yaptı, ücretsiz izne çıkarıldı
09:23 İHD Şirnex Eşbaşkanı: Barışın toplumsallaşması için cesur adımlar atılmalı
09:21 '10 yıl değil 100 yıl geçse de unutmayacağız'
09:20 Bir mezar mücadelesi: Oğlunun kemiklerini dördüncü kez gömdü
09:17 Zorlu kış şartlarında hayvancılık
09:15 İzBB işçilerinin mücadelesi kazanımla sonuçlandı
09:13 Yönetmen Eskiköy: Sinema ve televizyon yoluyla toplumun kutuplaşmasına rıza üretiliyor
09:08 Ölüye Saygı İnisiyatifi: Barışın kalıcılaşması için mekansal hafıza konuşulmalı
09:04 Tutsağa işkencenin görüntüleri çıktı, bilirkişi işkenceyi raporladı
09:03 Yasaklı köyler petrol ve madene açılıyor
09:01 Belçika: Merkezi yönetim yerele karışmıyor, komüniteryen anlayış hakim
09:00 Kadınlar 2025’ten 2026’ya mücadeleyi devrediyor
09:00 18 ARALIK 2025 GÜNDEMİ
08:47 ‘Uyuşturucu’ operasyonu: 4 gözaltı
17/12/2025
23:58 Muhittin Böcek hastaneye kaldırıldı
23:54 Leyla Zana'ya yönelik küfürlü tezahüratlara tepki yağdı
23:06 Amed Büyükşehir Belediyesi'nden iddialara yanıt
22:25 Mersin ve İzmir'de eylem: S ve Y Tipi Cezaevleri kapatılsın
21:26 Hindistan’da hava kirliliği ‘aşırı şiddetli' seviyeye ulaştı
21:24 Hasta tutuklu yaşamını yitirdi
21:18 CHP raporunu yarın Meclis'e AKP de Erdoğan'a sunacak
21:08 İnsan hakları haftasının son eylemine polis ablukası
21:01 Mereş Katliamı 47'nci yılında: Kayıplarımızın mezar yerleri bulunsun
20:53 Afgan mülteciler zorla ülkelerine gönderiliyor
20:37 Gazze’de 17 kişi soğuktan yaşamını yitirdi