Nazım ve Cihan anması: Hakikat yolunda yürüdüler 2025-12-19 20:14:54   AMED – Türkiye’nin SİHA saldırısında katledilen gazeteciler Nazım Daştan ve Cihan Bilgin anmasında yapılan konuşmalarda, her iki gazetecinin de hakikat yolunda yürüdüğü ve gerçekleri dünyaya duyurduğu vurgulandı.   Mezopotamya Kadın Gazeteciler Derneği (MKG) ile Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFG), Kuzey ve Doğu Suriye'ye yönelik saldırıları takip ettiği esnada 19 Aralık 2024'te Türkiye'nin SİHA saldırısıyla katledilen gazeteciler Cihan Bilgin ve Nazım Daştan için anma düzenledi. ÇandAmed Kongre Merkezi’nde gerçekleştirilen anmaya Cihan Bilgin’in ailesinin yanı sıra çok sayıda gazeteci, siyasi parti ile sivil toplum örgütü temsilcisi katıldı. Anmanın yapıldığı salona Cihan Bilgin ile Daştan’ın fotoğrafları asıldı. Yine her iki gazetecinin fotoğrafının yanına karanfiller konularak, mumlar yakıldı.   Cihan Bilgin ve Nazım Daştan’ın kadrajından çıkan fotoğrafların sergilendiği anma, her iki gazeteci şahsında katledilen gazeteciler anısına gerçekleştirilen saygı duruşuyla başladı. Anmada “Şehid namirin” sloganı atıldı. Ardından Nazım Daştan ve Cihan Bilgin'in yaşamını, mücadelelerini anlatan hazırlanan sinevizyon gösterimi yapıldı.     Burada ilk olarak konuşan Cihan Bilgin’in babası Nesim Bilgin, Cihan’ın hakikat yolunu yürüdüğünü belirterek, şerefli bir yolda yaşamını yitirdiğini vurguladı.   ‘GERÇEĞİ DÜNYAYA DUYURDULAR’   Ardından Nazım ve Cihan’ın mücadele arkadaşı gazeteci Dicle Müftüoğlu söz alarak, kimliğimi yok edilmek istenen, varlığı yok sayılan, hayalleri özgürlükleri betondan mezarlığa gömülmek istenen bir halk gerçekliği olduğuna dikkat çekerek, Özgür Basın emekçilerine de bu halkın varlık mücadelesini tanıklık ve dünyaya duyurma görevleri verildiğini kaydetti. Bu yolda, bu mücadelede Nazım ve Cihan’ın öncülük ettiğini sözlerine ekleyen Dicle Müftüoğlu, “Hakikate olan yaklaşımlarıyla bizlere öncülük ettiler. Onlarla burada çalışma sırasında tanıma şansına sahip oldum. Onların duruşları, mücadeleye bakışlarını görme şansına sahip olduk. Onların mücadelesi bize ne kadar güç kattıysa, şu an onların yoklukları da katledilmeleri de bir o kadar bizi eksiltti. Bugün derdimiz; onların yürüttüğü mücadeleyi anlamlandırmak, dünyaya bir kez daha duyurabilmek ve ne kadar kıymetli bir iş yaptıklarını bir kez daha hatırlamak. Her ikisi de bu topraklarda doğdu, büyüdü, buradaki özgür basın geleneğindeki kurumlarda yetiştiler ve dünyaya umut ışığı olan Rojava’ya döndüler yüzlerini. Onlar da birçok kişi gibi özgürlük adı altında yönlerini Avrupa’ya verebilirlerdi ama her ikisi de büyük bir heyecanla Rojava’ya gittiler. Oradaki hakikati yansıtmak, gerçeğin nasıl ters düz edildiğini görüntüleriyle, fotoğraflarıyla dünyaya duyurdular. Ve öyle bir şey ki hiç durmadan nerede bir haksızlık, savaş hali varsa, her ikisi de buraya öncü olarak koştular” şeklinde konuştu.   ‘ONLARIN YOLDAŞI OLMAKTAN GURURLUYUZ’   “Hem bir onur hem de sırtımıza yükledikleri çok büyük bir yük var” diyen Dicle Müftüoğlu, konuşmasına şöyle devam etti: “Bugün yeniden demokratik toplumun inşasından söz ediyorsak, onların gösterdiği cesaret, öncülük, açtıkları yol, bize ışık olacak ve bütün bu süreci onların yarattığı hakikatle, gazetecilik örneğiyle yeniden yaratmaya çalışacağız. Üzgünüz ama bir taraftan da gururluyuz. Böylesi hakikat mücadelesinde canlarını ortaya koyan iki gazetecinin yoldaşı olmaktan dolayı gururluyuz. Onların yarattığı değerlerin öğrencisi olmaktan dolayı gururluyuz. Bir kez daha saygı ve minnetle anıyorum.”   ‘GÜLÜŞLERİYLE BİZİ AYDINLATTILAR’   Ardından yine gazetecilerin mücadele arkadaşlarından gazeteci Bilal Güldem söz alarak, “Cihan’ın, Nazım’ın gülüşünden mi, cesaretinden mi, katledilmelerinden mi, kutlu yollarında mı bahsedelim bilmiyoruz. İkisiyle çalışma şansına kavuştum. Yaptıkları, bize gösterdikleri doğrular aklımızdan gitmedi, gitmeyecek. Canlarını ve bedenlerini özgürlük yoluna verdiler, o yolda gittiler. Nazım ve Cihan gülüşüyle, moraliyle bizi aydınlattı” vurgusunda bulundu.   Nazım ve Cihan’ın yaşamını anlatan Güldem, “Arkalarında çok güzel anılar bıraktılar” dedi. Gazetecilerin cenazelerini almak için gittikleri sınırda yaşadıkları zorlukları hatırlatan Güldem, şöyle konuştu: “Sistemleri bozulmuştu; tek bahaneleri buydu. Maalesef sistemleri bir tek bizim için bozulmuştu. Sonuçta anladık ki savaş suçu işledikleri için cenazemizi buraya getirmemize izin vermediler. Vermediler ki suçları teşhir edilmesin. Orada yaşananları dünyaya duyuruyorlardı. Bu iki gazeteci başka ülkeden olsaydı, başka milletten olsaydı dünya ayağa kalkardı. Elbet onların izcileri olarak onların şehit düştüğü günden bu güne öğrencileri peşlerinden gitti. Bu çalışmaları yapıyoruz, yapmaya devam edeceğiz. Keşke Cihan, Nazım, Êgit, Aziz bu günleri görseydi. Kürt halkı mücadelesiyle ne aşamaya geldi görselerdi. Sayın Öcalan’ın dediği gibi, biz Kürtlüğü kabul ettirdik, bundan sonra özgürlük zamanı. Her zaman şehitlerimizi anacağız.”