TTB Demokrasi ve Sağlık Çalışma Grubu: Çözüm demokratikleşme programıyla mümkündür 2025-11-17 14:51:31   İSTANBUL- TTB Demokrasi ve Sağlık Çalışma Grubu’nun düzenlediği toplantıda konuşan Dr. Pınar Saip, “Kürt sorununun demokratik ve barışçıl yöntemlerle çözümü, demokratikleşme programı ile mümkündür” dedi.    Türk Tabipleri Birliği (TTB), Demokrasi ve Sağlık Çalışma Grubu, “Sağlığın Yolu, Barış ve Demokrasi’den  geçer” başlığıyla İstanbul Tabipler Odası (İTO) Kadıköy Bürosu’nda basın toplantısı gerçekleştirdi. Toplantıya Türkiye İnsan Hakları Vakfı (THİV) Yönetim Kurulu Üyesi Adli Tıp Uzmanı Şebnem Korur Fincancı, Dr. Zeki Gül,  Prof. Dr. Gençay Gürsoy, Dr. Reşat Tükel’in yanı sıra çok sayıda sağlık emekçisi katıldı. Toplantının yapıldığı solana “Sağlığın Yolu, Barış ve Demokrasi’den geçer” pankartı asıldı.    Açıklamada basın metnini TTB Merkez Konseyi 2’inci Başkanı Dr. Pınar Saip okudu.    Türk Tabipleri Birliği (TTB) demokrasi ve barış mücadelesini, mesleki sorumluluğunun ayrılmaz bir parçası olarak, hekimliğin etik ve bilimsel değerleriyle uyumlu biçimde uzun yıllardır sürdürüldüğünü belirten Saip, “1980’lerde idam cezasına karşı duruşu, 1990’lardaki açlık grevleri sürecinde insan yaşamını önceleyen etik tutumu ve ‘Savaş bir halk sağlığı sorunudur’ ilkesini savunmasıyla, tarihsel olarak yaşamdan yana saf tutmuş, geçmişinden günümüze barışın ve demokrasinin halk sağlığı için vazgeçilmez olduğunu her koşulda vurgulamıştır” dedi.     ‘EN FAZLA KADINLAR VE ÇOCUKLAR ETKİNİYOR’   Savaş ve çatışmaların yanı sıra temel hak ve özgürlüklerin askıya alındığı ve demokratik değerlerin ortadan kaldırıldığına dikkat çeken Saip, “Ortamlarda yalnızca ölümler görülmemekte; göç, yoksullaşma, ruhsal travmalar, sağlık hizmetlerinin aksaması ve toplumsal çözülme gibi nedenlerle toplumun bütününün sağlık ve yaşam hakkı zedelenmektedir. TTB, antidemokratik uygulamalara, savaşın ve şiddetin yol açtığı yıkımlara karşı çıkarak halkın sağlık hakkını savunmayı temel bir görev olarak benimsemiştir. Türkiye’de demokrasi, hukukun üstünlüğü ve temel insan hak ve özgürlüklerine saygı açısından derin bir gerileme yaşanmaktadır. İnsan haklarına dayalı bir rejim fikri esasen terk edilmiş; kuralsızlık, keyfilik ve belirsizlik rejimin varlığını sürdürmesinin temel unsurları haline gelmiştir. Hukuk siyasi çıkarlar doğrultusunda araçsallaştırılmakta; belediyelere kayyım atanması, belediye başkanlarının tutuklanmasıyla halkın seçme ve seçilme hakkı fiilen ortadan kaldırılmakta, demokratik temsil ilkesi zayıflatılmaktadır. Kadınlar, LGBTİ+’lar, çocuklar, emekçiler ve yoksullaştırılan kesimin, antidemokratik uygulamalardan en çok etkilenenler arasında yer alıyor” diye aktardı.    'HASTA TUTSAKLARIN SAĞLIĞA ERİŞİMİ'   Tecrit ve yalnızlaştırmayı en üst düzeyde uygulamak amacıyla inşa edilen ve “kuyu tipi” olarak bilinen cezaevlerinin insan onuruyla bağdaşmadığını vurgulayan Saip, “Özellikle ağır hasta mahpusların sağlık hakkına erişimleri engellenerek yaşam hakları doğrudan ihlal edilmektedir.   Siyasi iktidarın giderek otoriterleştiği, demokratik süreçlerin tahrip edildiği, toplumsal hakların aşındığı ve kamusal hizmetlerin tasfiye edildiği bugünlerde hekimliğin mesleki değerleri de aşındırılmaktadır. Mesleki bağımsızlığın ve toplumun sağlık hakkının korunabilmesi için demokrasi mücadelesinin gündelik yaşamın tüm alanlarında sürdürülmesi artık yaşamsal bir zorunluluktur” ifadelerini kullandı.    'KÜRT SORUNUN DEMOKRATİK ÇÖZÜMÜ'   Türkiye’de demokrasi açısından endişe verici böylesine bir gerilemenin yaşandığı koşullarda, hangi gerekçe ile olur ise olsun, “silahların bırakılması” kendi başına hayati bir öneme sahip olduğunun altını çizen Saip, “Kırk yılı aşkın süredir süren çatışma ortamının sonlanmasına dönük her girişim, can kayıplarını önleyeceği için değerlidir ve Kürt sorununun demokratik, barışçıl yollarla çözümünün kapısını aralar. Çatışmanın durdurulması, silahların bırakılması kararı barış açısından çok kıymetli ve vazgeçilmez olmakla birlikte; Kürt sorununun demokratik ve barışçıl yöntemlerle çözümü, esas olarak demokrasiyi kendi başına değer olarak kabul eden bir yaklaşımla oluşturulan ‘demokratikleşme programı’ ile mümkündür. Böylesi bir program, antidemokratik uygulamaların terk edildiği, temel hak ve özgürlüklerin teminat altına alındığı bir ortamda inşa edilebilir. Çünkü hak ve özgürlükler, ayırımsız her yurttaşın insan onuruna yaraşır biçimde eşit olarak yaşayabilmesinin ilke ve normlarını oluştururlar” dedi.    ADALETİN SAĞLANMASI ESASTIR   Saik sözlerine şöyle devam etti: “Hekimler olarak, uzun yıllar süren çatışmaların yarattığı ağır ihlaller ve travmaların toplumsal düzeyde iyileştirilebilmesi için hakikat arayışı, adaletin sağlanması ve onarım süreçlerini içeren bütünlüklü programların uygulanmasının zorunlu olduğunun farkındayız. Bu süreç, esasları Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda kabul edildikten sonra bugüne kadar sürekli geliştirilen bildirgelerde de yer aldığı üzere, toplumsal barışın kurulmasının temel koşuludur. Sadece Türkiye’de değil tüm dünyada silahlanmaya ayrılan kaynakların kamusal hizmetlerin önüne geçtiği günümüzde, hekimler olarak ‘Savaşa değil barışa, sağlığa, eğitime, halka bütçe’ talebinin toplumsal düzeyde örgütlenmesini yaşamsal görüyoruz. Çatışmanın durdurulması süreci ile tıp ve sağlık ortamını da doğrudan etkileyen antidemokratik uygulamaların iç içe ilerlediği koşullarda, demokrasi ve barış mücadelesinin güçlendirilmesine sağlık alanından katkı sunmak amacıyla, 28 Haziran 2025 tarihinde gerçekleştirilen TTB 77. Büyük Kongresi’nde ortaya konan görüşler doğrultusunda  “Barış, Demokrasi ve Sağlık Çalışma Grubu’ oluşturulmuştur.   TTB ÇALIŞTAYI DÜZENLENİYOR   Yapılan çalışmalar doğrultusunda, 13-14 Aralık 2025’te TTB’nin temel varlık sebebi ve gücü olan hekimler başta olmak üzere tüm sağlık emekçilerinin katılımına açık “Sağlık İçin Barış ve Demokrasi Çalıştayı” düzenleneceklerini bilgisini veren Saip, çalıştayda, barış ve demokratik mücadele süreçlerinde sağlık alanından yapılacaklar konuların ele alınacağı kaydetti.     “TTB Barış, Demokrasi ve Sağlık Çalışma Grubu” olarak kamuoyuyla paylaşılan görüşlerinin barış, demokrasi ve sağlık talebindeki ısrar ve kararlılığın göstergesi olduğunu ifade eden Saip,  “Sağlıklı bir toplum yaratmanın yolu, barış ve demokrasi mücadelesinde bir umudun araladığı kapıdan geçmekle hayat bulur. Barışın nefes aldığı, umudun iyileştirdiği bir dünya mümkün” dedi.