Sürecin 'kilit' kavramı: Demokratik entegrasyon nedir? 2025-10-23 09:06:31   HABER MERKEZİ - Barış ve Demokratik Toplum Süreci'nde gündeme gelen "demokratik entegrasyon", bir halkın/topluluğun tüm haklarıyla bir sisteme katılımını ifade eder. İskoçya'dan Filipinler'e birçok yerde entegrasyon yasalarıyla çözüm sağlandı.    MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin 1 Ekim 2024 tarihinde Meclis açılışında Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) milletvekilleriyle tokalaşması ve sonrasında Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat'ta yaptığı “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı”, Kürt sorununun çözümü noktasında yeni bir süreci başlattı.    "Barış ve Demokratik Toplum Süreci" olarak nitelendirilen süreç içerisinde birçok tarihi gelişme yaşandı. Abdullah Öcalan'ın çağrısı üzerine PKK kongresini toplayarak, "silahlı mücadeleyi sonlandırma ve fesih" kararı aldı. 11 Temmuz'da “Barış ve Demokratik Toplum Grubu” adıyla 30 kişilik gerilla grubu, Federe Kürdistan Bölgesi'nin Silêmaniyê kenti kırsalındaki Şikefta Casenê'de silahları imha etti.    Meclis’te kurulan Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu ise çalışmalarını sürdürüyor.    KİLİT KAVRAM: DEMOKRATİK ENTEGRASYON   Devlet/iktidarın yasal ve hukuksal hangi adımları atacağı belirsizliğini korurken, Abdullah Öcalan 28 Ağustos tarihli görüşmede sürecin 3 kilit kavramının olduğunu vurguladı. Öcalan, söz konusu görüşmede “demokratik toplum, barış ve entegrasyonun" sürecin 3 kilit kavramı olduğunu ve bu temelde sonuca ulaşabileceğini vurguladı.    ENTEGRASYON NE ZAMAN GÜNDEME GELDİ?   Öcalan'ın işaret ettiği "entegrasyon" kavramı daha önce de birçok kez gündeme geldi. Hem İmralı görüşmelerine dair yapılan açıklamalarda hem de Öcalan'ın PKK’nin 5-6 Mayıs tarihlerinde gerçekleştirdiği kongreye gönderdiği 160 sayfalık “Barış ve Demokratik Toplum Manifestosu”nda bu kavrama geniş yer verildi.    Öcalan, kongreye gönderdiği manifestoda entegrasyona dair şunları belirtiyor:   "Entegrasyon, demokratik toplumun, ulus devletle birliğini ifade eder. En doğru tanımı budur. Toplum kendini bir devlet olarak örgütleyip, diğer devlete bağlamıyor. Kendini demokratik toplum olarak, demokratik cumhuriyete entegre ediyor. Entegrasyon aynı zamanda eşitliği de içerir. Demokratik müzakere ile tesis edilir. Entegrasyon demokratik müzakereyi zorunlu kılar. Demokratik müzakere, demokratik toplum ile ulus devletin bütünleşmesini sağlar."   "Barış ve Demokratik Toplum Grubu"nda yer alan KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Besê Hozat da silah imha töreninde bu kavrama vurgu yaptı. Besê Hozat, "Barış ve Demokratik Toplum sürecinin pratik başarısı için bir iyi niyet ve kararlılık adımı olarak ve bundan sonra özgürlük, demokrasi ve sosyalizm mücadelemizi, demokratik siyaset ve hukuk yöntemiyle yürütmek amacıyla ve demokratik entegrasyon yasalarının çıkarılması temelinde sizlerin huzurunda silahlarımızı özgür irademizle imha ediyoruz" dedi.    ENTEGRASYON NEDİR?   Peki, 1 yıllık süreçte kamuoyunun gündeminden düşmeyen ve süreç karşıtlığıyla öne çıkan ulusalcılar/milliyetçiler tarafından "asimilasyon" olarak çarpıtılan demokratik/pozitif entegrasyon nedir?    Entegrasyon, Latince "integer (bütün, sağlam, dokunulmamış)" kelimesinden türeyen, Fransızca'dan diğer dillere yayılan bir kavram. Latince “bütün haline getirmek, tamamlamak, onarmak” anlamları taşıyor. Etimolojik olarak da şöyle tariflenir;   Onarmak: Parçalanmış bir bütünün yeniden inşa edilmesi.   Tamamlamak: Eksik olanın yerine konarak bütünlüğün sağlanması.   Bu bütünleşmenin demokratik olması, karşılıklı katılım ve değişmeyi şart kılar. Bu anlamda entegrasyon, farklı toplumsal, siyasal ve kültürel bileşenlerin ortak bir sistem ya da yapı içinde bir araya gelmesi, karşılıklı bir bütün oluşturması ve bu çokluğun karşılıklı birbirini kabul/tanıma süreci olarak tanımlanabilir.   Merkezi ya da güçlü olana uyum sağlama değil, farklılıkların kendi varlıklarıyla ve kendi dışındaki farklılıkların/çoğulluğun kabulüyle birlikte bir ahengin/kolektif bütünleşmenin inşasıdır. Bu inşa, çatışma ve ayrışma yerine kolektif eşit birliği ifade eder.   ENTEGRASYON VE ASİMİLASYON ARASINDAKİ FARK   Entegrasyonun en çok karıştırıldığı ya da özdeşleştirildiği kavram asimilasyon oluyor. Ayrıca "mevcudun içinde erime" gibi bir olumsuz çağrışımı bulunuyor.    Asimilasyon, halkların, inançların ve diğer çoğullukların genellikle devlet aygıtları zoruyla, yer yer de kendi özgünlüklerinden ve özelliklerden vazgeçerek hâkim ve güçlü olanı benimsemesini ifade eder. Demokratik/pozitif entegrasyon ise, eşit kabulü/tanımayı, demokratik bütünleşmeyi ve çoğulluğu içermelidir. Demokratik/pozitif entegrasyon süreci tek taraflı değildir, demokratik, katılımcı ve karşılıklı bir süreç olarak tanımlanır.   DÜNYADAN ÖRNEKLER    Dünyada birçok çatışma süreci, entegrasyon yasalarıyla -kavram olarak kullanılmasa da- çözüme kavuştu. Bu noktada ilgili ülkelerin parlamentolarının rolü büyük oldu. Bu noktada İngiltere-İrlanda barışından İskoçya’ya kadar birçok deneyim bulunuyor.    İngiltere ile İrlanda Cumhuriyet Ordusu (IRA) arasında uzun yıllara yayılan yoğun bir çatışma süreci yaşandı. İngiliz ve İskoç yerleşimcilerin İrlanda'ya yerleştirilmesi sorunun temel kaynağıydı. İngiltere, 1542'de adayı kendi toprağı olarak ilan etti. Adaya yerleştirilenlerin tamamı Protestan, İrlanda halkı ise Katolikti. İrlandalılar birçok kez İngiltere'ye karşı ayaklandı ve 19'uncu yüzyıla gelindiğinde bağımsızlık taleplerini daha güçlü bir şekilde dillendirmeye başladı.     IRA, 1960’lı yıllardan 1998 yılına kadar silahlı mücadele yürüttü. Çatışma süreç, 10 Nisan 1998 tarihinde "Hayırlı Cuma Anlaşması" ile barışla sonlandırıldı. Westminster (Birleşik Krallık Parlamentosu), bu barış anlaşmasının imzalanmasının yasal altyapısını sağladı ve Kuzey İrlanda Meclisi’nin kurulmasına olanak tanıdı. İnsan hakları, polis reformu, ceza indirimi gibi uygulamaların yasalaşmasında Westminster aktif rol oynadı. Barış sürecine dair gelişmeleri takip etmek ve desteklemek amacıyla çeşitli komiteler oluşturdu.   Hayırlı Cuma Anlaşması, sadece silahsızlanma ve siyasi katılım değil, tutsakların serbest bırakılması gibi konuları da kapsadı. Sinn Féin (IRA ile siyasi bağları olan parti) için tutsakların özgürlüğü, anlaşmanın olmazsa olmaz koşullarından biriydi. Hayırlı Cuma Anlaşması’nın uygulanması için İngiltere Parlamentosu, Kuzey İrlanda (Cezalar) Yasası (Northern Ireland -Sentences- Act 1998) adlı yasayı kabul etti ve sürecin yasal zeminin bu yasayla oluşturdu. IRA ve diğer gruplara yönelik af, Hayırlı Cuma Anlaşması’nın siyasi omurgası oldu.   Yapılan düzenlemelerle, müebbet hapis cezası verilenlerin tahliyelerinin önü açıldı. Normalde müebbet hapis cezası verilenler 20 yıl cezaevinde kalıyordu. Ancak yapılan düzenlemeyle bu ceza en fazla 2 yıla indirildi. “Sentence Review Commission (Cezaları Gözden Geçirme Komisyonu)" kuruldu. 500’den fazla tutsak 2 yıl içinde tahliye edildi. Tahliyeler sadece IRA için değil, Ulster Volunteer Force (UVF) ve Ulster Defence Association (UDA) gibi Loyalist grupların üyeleri için de geçerli kılındı.    Westminster, rolünü “Yasayı geçirme”, “Siyasi meşruiyet sağlama”, “Denetim”, “Kriz yönetimi” şeklinde oynadı. Muhafazakâr Parti ve İşçi Partisi, yapılan bu düzenlemeyi "barışın temel direklerinden biri" olarak savundu. Tahliyelere dönük bazı tepkilere karşı da siyasi arabuluculuk ve kimi kampanyalar yapıldı.    Kuzey İrlanda’da barış hali 1998'den bu yana devam ediyor. Bağımsızlık yanlısı Sin Feinn içinde eski IRA liderleri bulunmakta ve bağımsızlık siyasetini barışçıl bir zeminde sürdürmektedirler. Sinn Féin, Westminster seçimlerinde Kuzey İrlanda’dan genel seçimlerde düzenli olarak milletvekili çıkarıyor. 2019 Birleşik Krallık Genel Seçimlerinde 7 sandalye kazandılar. Bu, Kuzey İrlanda’daki partiler arasında en yüksek milletvekili sayısıydı. Ancak bu vekiller, seçimden sonra yemin etmedikleri için resmî olarak Westminster’de yasama sürecine katılmıyorlar. Bu, partinin Britanya egemenliğini tanımama politikasının bir yansıması ve 100 yılı aşkın süredir değişmeyen bir tavır olarak biliniyor.   FİLİPİNLER-MILF İLE BARIŞ SÜRECİ   Filipinler’in güneyindeki Mindanao bölgesinde yaşayan Moro halkının kültürel özerklik ve İslamî kimlik talepleri karşısında Filipinler Ordusu ile Moro İslam Kurtuluş Cephesi (MILF) arasında 40 yılı aşkın süren silahlı çatışmalar 2014 yılına kadar devam etti.      MILF ile Filipinler devleti arasında yürütülen barış sürecinde parlamento, sürecin hukuki çerçevesini ve kalıcı barışın anayasal zeminini oluşturmak açısından merkezi bir rol oynadı. Parlamento doğrudan müzakere masasında yer almadı, ancak hükümetin yürüttüğü görüşmelerin sonuçlarını yasalaştırma ve anayasal uyum sağlama görevini üstlendi. 2012’de imzalanan Çerçeve Anlaşması (Framework Agreement on the Bangsamoro) ve 2014’te imzalanan Kapsamlı Anlaşma (Comprehensive Agreement on the Bangsamoro), parlamentonun ileride çıkaracağı özel özerklik yasasının temelini oluşturdu. Parlamento içindeki Bangsamoro ad hoc komisyonu ve ilgili komiteler, anlaşma metinlerinin anayasa ile uyumunu incelemek üzere çalışmalar yaptı.   Parlamento, barış sürecinin en kritik adımı olan Bangsamoro Organic Law'ı (BOL) 2018’de kabul ederek, MILF’nin silahlı mücadeleden siyasete geçişini mümkün kıldı. BOL ile, Bangsamoro Özerk Bölgesi (BARMM) anayasal çerçevede kuruldu. Bölgede kendi parlamentosu, başkanı ve yerel hükümeti olan özerk bir yönetim modeli tanındı. Gelir paylaşımı, doğal kaynak yönetimi, güvenlik düzenlemeleri ve adalet sistemi gibi konular ayrıntılı olarak düzenlendi. Parlamento, hem Temsilciler Meclisi hem de Senato kanadında BOL’un maddelerini tartışarak çatışma sonrası siyasi düzenin garantörü oldu.   2019 referandumunun ardından BARMM resmen kuruldu. Bangsamoro Geçiş Otoritesi (BTA) üyelerinin atanmasına onay verdi. BARMM’nin mali ödeneklerini her yıl onaylayarak bölgesel yönetimin işlevselliğini güvence altına aldı. Silahsızlanma, yeniden entegrasyon ve kalkınma projeleri için ulusal bütçeden kaynak tahsis etti. Parlamento ayrıca yasa denetim fonksiyonunu kullanarak BTA’nın hazırladığı yasaları gözden geçirdi. İnsan hakları, seçim sistemi ve yerel yönetimlerle ilgili düzenlemelerin ulusal standartlara uygun olmasını sağladı.   Filipinler Parlamentosu’nun kriz çözümündeki stratejik önemi, “Meşruiyet sağlayıcı”, “Anayasal güvence”, “Sürdürülebilirlik mekanizması” oluşturmasından geliyor. Bu temelde, parlamento barış anlaşmasının sadece yürütme ile MILF arasında değil, tüm devlet kurumları tarafından sahiplenilmesini sağlayarak “meşruiyet” konusunda önemli rol oynadı.   Parlamento aynı zamanda, atılan adımların anayasa ile uyumlu olmasını güvence altına aldı, böylece anlaşmanın yargı denetiminden dönmesini engelledi. Hükümetler değişse bile parlamentonun yasalar yoluyla sağladığı çerçeve, sürecin devamlılığını mümkün kıldı.   İSKOÇYA   İskoçya modeli, Abdullah Öcalan’ın üzerinde durduğu bir model. Barış ve Demokratik Toplum Süreci'nde de demokratik entegrasyon kapsamında gündeme gelen bir model.      İskoç modeli, güçlü bir bölgesel kimliğin şiddete başvurmadan, anayasal ve demokratik mücadele ile varlığını kabul ettirdiği önemli örneklerden biri. Bu modelde merkezi hükümet, gerektiğinde tavizler vererek birliği korumaya çalışırken, bölgesel hükümet de toplumsal talepleri barışçıl siyaset yoluyla dile getirmeyi tercih etmiştir. İskoç modeli de Britanya çatısı altında ayrı bir parlamento ve kültürel özerklikle var olmanın bir örneği aynı zamanda. Demokratik uzlaşının esas olduğu, silahlı mücadelenin yerine sandık ve müzakerenin yöntem olarak belirlendiği bir sistem.   İskoçya’nın serüveni, İskoçya krallığının 1 Mayıs 1707’de İngiltere Krallığı ile birleşmesi ile başladı. Bu tarihe kadar bağımsız olan İskoçya, “Birlik Yasaları” adı verilen bu antlaşma ile bağımsızlığını yitirdi ve İskoç Parlamentosu ile İngiliz Parlamentosu birleşerek, Büyük Britanya Parlamentosu’nu oluşturdu. Sonraki serüveni ise çeşitli tarihlerde yaptığı bağımsızlık referandumları ve bu süreçlerde elde ettiği bölgesel yarı özerk bir yönetim modeli ile varlığını sürdürme oldu.   Birleşik Krallık’ta İskoçya, 1990’larda başlayan yetki devri (devolution) süreciyle yarı özerk bir yönetime kavuştu. Birleşik Krallık (BK), merkezi otoriteyi İskoçya, Galler ve Kuzey İrlanda'daki devredilmiş yönetimlerle birleştirdi. Yetki devri, bu ülkelerin Birleşik Krallık'ın bir parçası olarak kalırken belirli alanlarda özerklik kullanmalarına olanak tanıdı. Ancak İngiltere'nin kendi devredilmiş hükümeti yoktur ve doğrudan Birleşik Krallık Parlamentosu tarafından yönetilir.   İskoç ve Birleşik Krallık hükümetleri arasındaki yetki paylaşımı, belirli yasama ve yürütme yetkilerinin Birleşik Krallık Parlamentosu'ndan İskoç Parlamentosu ve Hükümeti'ne devredildiği yetki devri süreciyle tanımlanır. 1997 yılında yapılan referandum sonucunda 129 üyeli İskoç Parlamentosu kuruldu. İskoç hükümetinin başında, Başbakan yerine “Birinci Bakan” (First Minister) bulunuyor ve bu hükümet kendi yetki alanlarında kararlar alabiliyor. İskoçya’nın kendi başkenti (Edinburgh), bayrağı ve yöresel hükümet yapısı olması, ulusal kimliğini ve özerkliğini sembolik olarak da güçlendiriyor.   İskoç parlamentosu (Holyrood), Birleşik Krallık Parlamentosu'nun onayına ihtiyaç duymadan, iç politika alanında yasa ve politika üretme yetkisine sahip. Parlamento bu kapsamda, şu alanlarda yasa çıkarma yetkisine sahip:    “Sağlık, bakım ve sosyal hizmetler, Eğitim ve öğretim (kreşler, okullar, kolejler, üniversiteler), Kanun ve düzen (polislik, mahkemeler, ceza ve medeni hukuk), Çevre, Tarım, ormancılık ve balıkçılık, Konut ve arazi kullanım planlaması, Yerel yönetim, Spor, sanat ve turizm, Sosyal güvenliğin bazı bölümleri (belirli engellilik ve bakıcı yardımları dahil), Bazı vergilendirme biçimleri (gelir vergisi oranları ve bantları, arazi ve bina işlem vergisi gibi), Ulaşımın birçok yönü.”   Ancak, savunma, dış politika, para politikası ve uluslararası ilişkiler gibi kritik konular parlamentosunun yetkisi dışında bulunuyor. Örneğin, İskoç Parlamentosu savaş kararı alamaz, para birimi veya ulusal savunma konusunda söz sahibi değildir. Bu yetkiler Londra’daki Westminster Parlamentosu’nun bulunuyor.    Parlamentonun yetkisi dışında kalan konular ise şöyle:    “Anayasal konular,  Savunma ve ulusal güvenlik, Dışişleri ve uluslararası ilişkiler, Göçmenlik ve vatandaşlık, Enerji politikası, İstihdam ve endüstriyel ilişkiler, Yayıncılık, Eşit fırsatlar, Makroekonomik ve mali politika (vergilendirme ve kamu harcamalarının çoğu dahil), Emeklilik ve sosyal güvenliğin bazı bölümleri, Uluslararası ticaret de dahil olmak üzere ticaret.”   İskoçya’nın vergilendirme yetkileri başlangıçta sınırlı tutulurken, 1997 referandumunda halkın onayıyla İskoçya’ya sınırlı da olsa vergi oranlarını değiştirme hakkı tanındı, ancak tam mali özerklik verilmedi. Bu nedenle İskoç hükümeti, toplam bütçesinde hala büyük ölçüde merkezi hükümetten aldığı paya bağımlıdır ve kendi gelir yaratma kapasitesi kısıtlıdır.   İskoçya hükümeti ile Birleşik Krallık Hükümeti arasındaki ilişkinin anayasal ve yasal temeli bulunuyor. Yetki devri parlamento yasaları aracılığıyla sağlanırken, bu temelde 1998 tarihinde İskoçya Yasası çıkarılmıştır. (2012 ve 2016'da İskoçya’nın yetkileri genişletildiği için değiştirilmiştir). Birleşik Krallık Parlamentosu egemenliğini korurken, yetki devrini değiştirme veya iptal etme yetkisine sahip.  Ancak bu siyasi açıdan tartışmalı bir durum. Bir diğer önemli nokta ise İskoç siyasetinin temsiliyet boyutudur. İskoçya, 1930’lardan beri kendi siyasi partisi SNP aracılığıyla hem Birleşik Krallık Parlamentosu’nda  hem kendi parlamentosunda temsil edilmektedir.   İskoçya hükümeti ise şu şekilde finanse edilir:    Birincisi, “Blok Hibeler” şeklinde. Bu temelde,  Birleşik Krallık Hazinesi, tahsisleri Birleşik Krallık hükümet harcamalarına göre hesaplayan Barnett Formülü aracılığıyla yıllık finansman sağlar.    İkincisi, “Vergilendirme Yetkileri” ile sağlanır. Örneğin İskoçya gelir vergi oranları gibi bazı vergileri belirleyebilir.    Üçüncüsü ise, “Yerel Gelirler” şeklinde sağlanır. İşyeri ve konsey vergisi bu kapsama girer.   Politika koordinasyonu ve uyuşmazlıkların çözümü noktasında ise kimi mekanizmalar oluşturulmuştur. Bu temelde “Hükümetlerarası Forumlar” ile Birleşik Krallık hükümeti ve yetki devredilmiş hükümetlerin bir araya geleceği forumlar mevcut. Bunlardan birincisi, hükümetlerarası konuları tartışan “Ortak Bakanlar Komitesi (JMC)”, uyuşmazlıkları çözmek üzere “Hükümetlerarası İlişkiler İncelemesi” ve uyuşmazlıkların ortaya çıkması halinde Birleşik Krallık Yüksek Mahkemesi’nin uyuşmazlıkları çözdüğü “Hukuki İtirazlar” forumu.   İskoçya’da İskoç Galcesi (Scottish Gaelic), İskoç kimliğinin tarihsel bir unsuru olarak özel politikalarla korunmaya çalışılıyor. Galce bugün nüfusun küçük bir azınlığı tarafından konuşulsa da (2011’de yaklaşık %1.1’i ), dilin yaşatılması için önemli adımlar atıldı. 2005 tarihli İskoç Galce Dili Yasası ile Galce, İskoçya’nın resmi dili olarak İngilizce ile “eşit saygıdeğer” konuma yükseltildi. Bu yasa kapsamında kurulan Galce Dil Kurulu, her 5 yılda bir Ulusal Galce Dil Planı hazırlayarak kamu kurumlarının Galceyi teşvik etmesini sağlıyor. Yasa, kamu otoritelerini kendi Galce dil planlarını oluşturmakla yükümlü kılarak dilin kamusal alanda görünürlüğünü artırmayı hedefliyor.   İskoç hükümeti, Galce eğitimi veren okullar ve programlar açarak dillin yaşatılmasını teşvik etti. 1985’te yalnızca 24 öğrenciyle başlayan Galce eğitimi, 2021 itibarıyla 5 binin üzerinde öğrenciye ulaştı. Günümüzde 32 ilçe/bölge yönetiminin 15’inde Galce eğitim imkânı sunulmakta; özellikle Galce’nin geleneksel olarak güçlü olduğu Dış Hebrid (Batı Adaları) bölgesinde ilkokul öğrencilerinin yüzde 43’ü eğitimlerini Galce dilinde alıyor.   Galce radyo istasyonu ve basılı/yazılı yayınlar da bulunuyor. İskoç hükümeti ve yerel otoriteler, çift dilli tabelalar gibi uygulamalarla dilin günlük hayatta duyulmasını sağlamaya çalışıyor. Örneğin, İskoç Parlamentosu’nda Galce konuşmalar için çeviri hizmetleri sunuluyor ve bazı resmi belgeler hem İngilizce hem Galce yayımlanıyor.   İskoçya, siyasal özerkliğini daha ileri götürme amacıyla zaman zaman bağımsızlık referandumlarını da gündeme getirdi. Bu referandumlarda halk bağımsızlığa “hayır” derken, referandumların  sonucunda İskoçya’ya belli vergi türleri ve sosyal politikalar konusunda ek yetkiler tanındı.    Yarın: Abdullah Öcalan'ın entegrasyon yaklaşımı   MA / Diren Yurtsever