Barolara Abdullah Öcalan çağrısı: Hukukun uygulanması savunmanın teminatıdır 2022-12-07 09:02:28   İZMİR - PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerinde uygulanan tecride karşı baroları göreve çağıran ÖHD İzmir Şubesi Eşbaşkanı Şükran Öztürk, "Bir ülkede hukuk kurallarının uygulanmasının teminatı savunmadır. Savunmayı temsil eden de barolardır" dedi.    İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde ağırlaştırılmış tecrit koşulları altında tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan’dan 20 aydır haber alınamıyor. En son kardeşi Mehmet Öcalan ile 25 Mart 2021’de telefon görüşmesi yapan Öcalan ile o tarihten sonra yapılan bütün görüşme talepleri ise cevapsız bırakıldı. Öcalan'ın avukatları, 22 Kasım 2021 tarihinde Bursa Ceza İnfaz Hakimliği’ne “Derhal görüşme” talebinde bulunurken, hakimlik 12 Ekim 2021’de verilen 6 aylık avukat görüş yasağı ile 18 Ağustos 2021’de verilen 3 aylık aile görüş yasağı kararını gerekçe göstererek başvuruyu reddetti. 18 Kasım 2021 tarihinde son bulan yasak, “disiplin” cezaları gerekçe gösterilerek sürdürülüyor. Yine Haziran ayında Kurdistan ve Türkiye’den 765 avukatın, 22 ülkeden ise 350 avukat Adalet Bakanlığı’na başvurdu. Öcalan ile görüşme talebine de şu ana kadar yanıt verilmedi. Bunun üzerine avukatlar bulundukları illerdeki barolara başvurarak harekete geçmeleri çağrısıyla dilekçeler vermeye başladı.   Özgürlük için Hukukçular Derneği (ÖHD) İzmir Şubesi Eşbaşkanı Şükran Öztürk, İzmir Barosu'na yaptıkları başvuru ve İmralı tecridi hakkında konuştu. ÖHD olarak İmralı'da uygulanan tecridin hukuki bir yönünün olmadığını düşündüklerini belirten Öztürk, hukuken yapılan bir başvuruya olumlu ya da olumsuz bir cevap verilmesi gerekirken, 20 aydır tüm başvuruların cevapsız bırakıldığını vurguladı. Tecridin kaldırılması ve hukuki mevzuatlarının uygulanması gerektiğine işaret eden Öztürk, "Bunu artık ülke gündemine oturmuş ve yerleştirilmiş bir faşizm üzerinden değerlendirmek gerekiyor. Çünkü hukuk ve mevzuat açık ve net bir şekildeyken uygulanmamasının tek sebebi siyasi iktidarın kendi faşizan yaklaşımları ve uygulamaları ile açıklanabilir. İktidarın son zamanlardaki saldırgan tutumu ve sivil toplum örgütleri üzerindeki baskının da bunun bir göstergesi olduğunu düşünüyoruz" dedi.   KÜRT SORUNUNDA ÇÖZÜMSÜZLÜK   Yaşanan hukuksuzluğa karşı yapılan başvurulara da değinen Öztürk, şöyle devam etti: "ÖHD genel merkez düzeyinde Haziran ayında 765 avukat ile Sayın Abdullah Öcalan ve beraberindekilerle görüşme talebini Bursa Savcılığı'na iletti. Ancak bu süre zarfında savcılık tarafından herhangi bir cevap verilmedi. Biz bunu sadece avukat müvekkil görüşmesi olarak görmüyoruz. Çünkü Kürt meselesinin çözümsüzlüğü, toplumu getirdiği noktaya baktığımızda uygulanan bu tecridin Kürtleri yok saymaya devam eden bir durum olduğunu görüyoruz. Kürt meselesinin çözülmesi adına muhataplarının söz söyleyebilmesi gerekiyor. Bununla beraber sorunun çözülerek toplumun barışa kavuşacağını biliyoruz."   BAŞVURULAR   Bu nedenle çağrılarını tüm hak temelli kişiler ve kurumlara ulaştırmak istediklerini belirten Öztürk, insan hakları savunuculuğunda ilk olarak söz alması gereken baroların dikkatini çekmek istediklerini söyledi. Türkiye Barolar Birliği (TBB) ve illerdeki barolara görevlerini hatırlatmak istediklerini aktaran Öztürük, "Başvurunun amacı 765 avukatın talebinin cevapsız kalmaması, tecridin kırılması, mevzuatın uygulanması için sorumluluklarını hatırlatarak göreve çağırmaktı. Daha öncede birçok ulusal ve uluslararası sivil toplum kuruluşlarına başvuru yaptık. Onların da desteğini almaya çalıştık. Onlardan da alacağımız destekle birlikte cevapsızlık, yok sayma halinin kırılması için elimizden gelen her şeyi yapmaya devam edeceğiz" diye belirtti.     'TECRİT TOPLUMA YAYILDI'   Tecridin artık toplumsallaştığının görülmesi gerektiğine dikkati çeken Öztürk, "Aslında tecridin ilk başlaması noktasında bugünki duruma dikkat çekmiştik. 'Hukukun istisnaisi olmaz. Bir kişiye hukuk dışı davranmaya başladığınızda bunun etkisi tüm topluma yayılır' demiştik. Şimdi gelinen noktada bu söylediğimiz gerçekleşmiş durumda. Tecrit öncelikle Sayın Abdullah Öcalan ve birlikte tutulduğu arkadaşları üzerinde başladı. Daha sonra tüm cezaevlerine yansıdı. Mevcut mevzuattaki telefonla görüşme, aile görüşmeleri, mektuplaşmaların hepsi 2021 yılında çıkardıkları yönetmelikle idarenin keyfiyetine verildi. Bu tamamen hukukun devre dışına çıkarılarak dönemin getirdiği politik doğrultuda kararların verilmesine sebep oldu. Şimdi de dışarıya yönelmiş saldırılarla da İmralı tecrit sisteminin topluma yansımasını görüyoruz" ifadelerini kullandı.   BAROLARA ÇAĞRI   Barolara yaptıkları çağrıyı yineleyen Öztürk, "Bir ülkede hukuk kurallarının uygulanmasının teminatı savunmadır. Savunmayı temsil eden de barolardır. TBB ve illerdeki baroların bu hukuksuzluğu bir kişi üzerinde uygulanan tecrit olarak değerlendirmemesi gerekir. Tecridin tüm topluma yansıtılması ve bir anlayışın yerleştirilmeye çalışılması görmeleri lazım. O nedenle baroları göreve çağırıyoruz" diye konuştu.   MA / Tolga Güney