Pontuslu Rumlar: Karadeniz’de Rum paranoyası sürüyor 2022-05-19 09:01:36 İZMİR - Rum paranoyasının sürdüğünü ve Pontuslu gençlerin Kürdistan bölgesindeki savaşlarda kullanıldığını belirten Pontuslu Rumlar, soykırımlara karşı mücadelenin halkların birliğiyle verilebileceğini söyledi.  Anadolu’yu Hristiyan nüfustan “temizlenme” ve tekçi bir ulus oluşturma anlayışıyla hareket eden İttihat ve Terakki yönetimi Anadolu halklarına karşı bir dizi katliama girişti. 1915’te bir buçuk milyon Ermeni ve 300 bine yakın Süryani’nin hayatına mal olan tehcir ve soykırımın son halkası Pontus Rumlarına yönelik gerçekleşti. Eski tarihlerden beri “Pontus” olarak adlandırılan bölge Sinop’tan başlayarak Rize’ye kadar uzanırken, bölgede Rumlar ve Ermeniler yaşardı. Nüfus sayımlarının gelişigüzel yapılmasından kaynaklı, bu bölgede yaşayan Rumların tam olarak sayısı bilinmese de 700 bin Rum olduğu tahmin ediliyor.   Yunan tarihçi Konstantinos Fotiatis’e göre, 1914-1921 yılları arasında Amasya, Samsun ve Giresun’da 134 bin 78, Niksar’da 27 bin 216, Trabzon’da 38 bin 434, Tokat’ta 64 bin 582, Maçka’da 17 bin 479, Şebinkarahisar’da 21 bin 448 Rum, mübadele yollarında hayatını kaybeden 50 bin insanla birlikte toplam 353 bin Pontuslu soykırıma uğradı. Yine Fotiadis ve Pontuslu Rumlara göre, 1914’de başlayan sürecin en ölümcül darbesi 19 Mayıs 1919 tarihinde yaşandı. Bu tarihte Samsun’a çıkan Mustafa Kemal’in ilk olarak görüştüğü Sakallı Nurettin Paşa ve Topal Osman’ın Rum halkına yönelik saldırılarda ön planda olması bu iddiayı güçlendiriyor. Aynı tarihlerde Pontus vilayetlerinde bin 890 kilise, 22 manastır, bin 647 şapel ve 85 bin 890 öğrencisi olan bin 401 okul faaliyetteyken, günümüzde bu yerlerden izler bulmak imkansız hale geldi. Pontuslu Rumlar, yaşanan katliam ve soykırımların günümüze yansımalarını değerlendirdi.    ‘RUMLARDAN KURTULMA SAVAŞI’   Yazar Tamer Çilingir, 1923 tarihine kadar nüfusun yarı yarıya Müslüman ve Hristiyan olduğu demografik yapının yüzde 99 Müslüman yüzde 1 Hristiyan şeklinde değiştirildiğini söyledi. Tarihin yanlış okunduğunu aktaran Çilingir, Türkiye Cumhuriyeti’nin Osmanlı devletinin yerine kurulduğu ve daha ‘modern’ olduğu yönündeki tespitin hatalı olduğunu belirtti. Mustafa Kemal’in diğer İttihatçılardan farklı olmadığını ifade eden Çilingir, “19 Mayıs 1919 Mustafa Kemal’in sadece Samsun’a giderek Kurtuluş Savaşı başlatma tarihi değil. Kurtuluş savaşı başlatılıyor ama o savaş Osmanlı’dan kalan son topraklardaki Rumlardan kurtulma savaşı oluyor. Yine tarih kitaplarında yazdığı gibi emperyalistlere karşı savaşıldığı gibi propagandalar yapılırken ne Fransa ne İtalya ne de İngiltere’den tek bir askerin burnu bile kanamadı. Fakat bu süreçte 353 bin Rum öldürülüyor, 800 bin Rum’da kayboluyor. Yani 19 Mayıs 1919 emperyalizme karşı bir Kurtuluş Savaşı değil Pontus Rumlarının imha edilme sürecinin başladığı tarihtir” dedi.    ASİMİLASYON   Pontus bölgesinin soykırımdan yüzlerce yıl önce asimilasyona uğradığını vurgulayan Çilingir, şöyle devam etti: “1461’de Trabzon işgal edildiğinde Pontus coğrafyasında ki Müslüman sayısı sıfır. Ama 80 yıl kadar sonra nüfusun yüzde 16’sı Müslüman olarak kayıtlara geçiyor. 50 sene sonra yüzde 33’ü Müslüman olduğu bir tablo görüyoruz. Bunlar Osmanlı’nın resmi kayıtlarında görülüyor. Bu süreçte dışarıdan Pontus’a gelen veya Pontus’tan dışarıya göç eden yok. Bunlarda kayıt altına alınmış. Oradaki yerel nüfusta Müslümanlaşma var. Bu sadece ölüm tehdidiyle Müslümanlaştırma olarak görülmemeli. Ağır bir vergi sistemi var. Örneğin Müslüman biri devlete ödediği vergi yüzde 2 iken Hristiyan bir aile yüzde 62 biçiminde. Dolayısıyla Hristiyanların birçoğu Müslüman olduklarını söyleyip bu vergi sisteminden kurtulmak istiyor. Doğal olarak dışarıda Müslüman içeride Hristiyan olarak yaşamını devam ettiren büyük bir grup var.”   Bu Rumların kendilerini korumak için Müslümanlığı ve Türklüğü en iyi savunan pozisyonda yer aldıklarını belirten Çilingir, dedeleri tarafından gerçekliklerinden koparılan hikayeler anlatıldığını kaydetti. Rum olmanın hep bir tehdit olduğuna dikkati çeken Çilingir, “Fenerbahçe ile Trabzonspor arasında 30 yıllık süren rekabet sırasında Fenerbahçe tribünlerinden Trabzon’a yönelik hep Rumluk üzerine hakaretler yapıldı. Yine Ekrem İmamoğlu İBB seçim döneminde Pontuslu olduğu üzerinden hedef alındı. Tüm bunlar devletin orada yaşayan kesime bir uyarısı olarak ele alınmalı” diye belirtti.   AYDINLANMA SÜRECİ   “Kürdistan’da süren savaşta en ön saflarda bilinçli olarak Pontus çocukları gönderiliyor” diyen Çilingir, “Başka bir gerçek ise Trabzon’dan Samsun’a kadar olan sahil şeridine girdiğinizde bütün üst geçitlerin üzerinde Kürdistan’da ölmüş askerlerin isimleri vardır. Bununla bir düşmanlık tohumu da ekiyor. Soykırıma uğrattığı, sonrada asimile ettiği bir ulusun çocuklarını yine bir başka ulusu yok etme mücadelesinde kullanarak iki toplum arasındaki düşmanlığı devam ettiriyor. O yüzden Pontus meselesinde Rum bilinci ya da tarih bilinci coğrafyamızda son 15 yıla kadar hiçbir şekilde dile getirilmedi. Son yıllarda birtakım çalışmalar yürütülüyor. Oradaki insanların bilinçlenmesine katkıda olacak çalışmalar başladı. İnsanlarda yeni yeni aydınlanma süreci şekilleniyor. Mesela Trabzonspor’un şampiyonluk kutlamasına çıkacakken ırkçı söylemler sonucu sahne alması iptal olan Matthaios Tsahouridis için binlerce Trabzonlu özür mesajları yayınladı. Bunlar olumlu şeyler” ifadelerini kullandı.    ‘CEZASIZLIK YENİ SUÇLAR DOĞURDU’   Tarihte bir suçun cezalandırılmaması durumunda tekrar ettiğini belirten Çilingir, 1915 Ermeni Soykırımı, Pontus Rum Soykırımı ve Nazilerin Yahudilere uyguladığı soykırımın birbirlerinden etkilendiğin altını çizdi. Ekmekten, açlıktan, yoksulluktan daha önemli olanın adalet olduğunu dile getiren Çilingir, “Soykırımla yüzleşmek demek soykırımı uygulayanların yüz yıldır devam ettikleri katliamların önüne geçmek demektir. Bugün Kürt halkının kimliği inkâr ediliyor, yok edilmeye çalışılıyor. Ama bunun uygulayıcıları daha önce birçok kez uluslara karşı benzer suçlar işledikleri ve cezalandırılmadıkları için pervasızlar. İnsanlar bazen ‘Yüz yıl önce yaşanmış meseleleri gündeme getirmenin ne gereği var’ diyorlar. Bu yüzden yüzleşmek gerekiyor. Bu yüzleşmeyi yapması gereken o coğrafyada yaşayan toplumsal kesimlerdir. Kendine Türküm diyen aydın ve entelektüellerdir. Onun dışında muhalif kesimlerdir” diye konuştu.    ‘SOYKIRIM SÜRÜYOR’   Barış aktivisti Vasilis Yannis Yaylalı da, Türkiye’de sadece Rum yurttaşlara değil Rumları çağrıştıracak her şey düşman olunduğunu söyledi. Ayasofya’nın camiye çevrilmesini hatırlatan Yaylalı, “Pontus topraklarında bulunan Sümela Manastırı’da ya bakım adı altında yıllarca kapalıdır ya da her an Sümela üzerinden provokasyon üretme çabaları sergileniyor. Giresun, Gümüşhane, Ordu, Samsun, Sinop'ta benzer birçok provokasyonu görüyoruz. Tarihi ve inançsal değeri bulunan yerlerimiz definecilere peşkeş çekiliyor ya ahıra dönüştürülüyor ya da mülk gibi satıyor. Tüm bu evreler bize ve varlığımıza soykırım pratiğinin devam ettiğinin ifadesidir” diye konuştu.    IRKÇI YASALAR   Kültürel soykırımın bir aracının da Soyadı Kanunu olduğunu belirten Yaylalı, ne zaman kendi kimliklerine ait soyadı kullanmak isteseler bu kanunun karşılarına çıktığını vurguladı. “Bizim canımız ve malımız üzerinden yükselen bu Cumhuriyet'in birçok kanun maddesi ırkçı ve soykırımcıdır” diyen Yaylalı, “Biz Pontus Rumları Mustafa Kemal'de dâhil Cumhuriyetin diğer birçok kurucu üyesini soykırımcı olarak görüyoruz. O dönemle halkımıza yapılanlar ile yüzleşilmesi için mücadele yürütüyoruz” dedi.   PONTUS KORKUSU    Pontuslu aktivistlerin Türkiye’de ‘istenmeyen insan’ ilan edildiklerini ve Yunanistan Pontusluları Federasyonu Başkanı George Varythymiadis’in sınır dışı edildiğini anımsatan Yaylalı, şöyle devam etti: “Daha birkaç gün önce de Trabzonspor şampiyonluk kutlamaları programı dahilinde davet edilen Pontus kökenli Yunanistanlı kemence virtüözü Matthaios Tsahouridis'e karşı sosyal medyadan linç kampanyası geliştirildi. Bu provokasyonu yapan Ümit Özdağ’ı tüm Türkiye iyi tanıyor. Geçmişte bunun bir benzerini Veli Küçük Pontuslu yazar Yorgo Andreadis'e yapmıştı. Bunlar Gayri Nizam Harp elamanları, yüz yıl öncesinde Pontus soykırımında nasıl rol oynamışlarsa bugün de benzer şeyleri yapmaya ve soykırımı sürdürmeye devam ediyorlar. Bunlar özellikle çözüm süreci sırasında tüm Karadeniz'de çözüm sürecini provoke etmek için harekete geçtiler. Çözüm süreci bitince doğal ortak olarak hükümetle hareket etmeye başladılar.”    HALKLARIN BİRLİĞİ   Böylesi dinamiklerin olduğu dönemde halklar ve inançların ortak hareket etmesi gerektiğini sözlerine ekleyen Yaylalı, sözlerini şöyle tamamladı: “Kürtler yenilerse biz asla kazanamayız. Ama Kürtler tüm halkların dayanışması ile de kazanırsa o zaman belki bizim için de bir umut doğar. Yüz yıl önce yaşanan hataları tekrarlamamamız lazım. Sistem Karadeniz’de insanları Pontus Paranoyası üzerinden, Batıyı da Kürt fobisi üzerinden esir almış durumda. Bu durumu sona erdirebilecek şey birlikte mücadeleden geçiyor. Bize karşı soykırım politikalarını hayata geçirenler ile yüzleşinceye kadar kaybettiğimiz her canımıza sözümüz olsun ki durmayacağız. Bedeli neyse ödeyeceğiz ama sonunda mutlaka halkımıza yapılanların hesabını soracağız.”    MA / Tolga Güney