DTK Sağlık Meclisi: İktidara değil, aşıya güvenin 2021-10-21 21:38:03   HABER MERKEZİ- Kovid-19 salgını başta olmak üzere ülkedeki temel sorunlara dair açıklama yapan DTK Sağlık Meclisi, aşılama oranı düşük olan bölge kentlerine “İktidara değil, aşıya güvenin” çağrısında bulundu. Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Sağlık Meclisi, Kovid-19 salgını başta olmak üzere ekonomik kriz, Kürtlere dönük saldırı, savaş politikaları, kadın kırımı, ekolojik tahribat ve tecride ilişkin yazılı açıklama yayınladı. Salgın faturasının her yönü ile halklara kesildiği belirtildiği açıklamada, sorumluluk almak isteyen çok sayıda demokratik kurumun da mevcut egemen güçler tarafından engellenmeye çalışıldığına vurgu yapıldı. TÜM HALKLARA AŞI OLMA ÇAĞRISI Açıklamanın devamında bölge kentlerinde aşılama oranının düşük olduğuna dikkat çekilerek, “Kürdistan’ın birçok kentinde demokratik kurumlar öncülüğünde halka aşı olmaları yönünde yapılan çağrı ve etkinlikler devlet eli ile engellenmiştir. Bu noktada devlet tüm dünyayı etkileyen bir salgın karşısında dahi söz konusu Kürdistan olunca düşmanca olan siyasi yaklaşımını tekrar göstermektedir. Öte yandan yıllardır süregelen ve artık saklanamaz duruma gelen bütün sorunlarını Kovid-19 salgını altına gizlemeye çalışmaktadır. Birçoğu gizlenmeye çalışılan ve sebepleri temel olarak yoksulluk olan hemen her gün intihar vakaları gelişmektedir. Bütün bunların sebebi Kovid-19 değil, AKP-MHP’nin yönetememe sorunudur. Bu böyle anlaşılmalı, bu temelde tepki gösterilmeli ve mücadele bu temelde AKP-MHP faşist bloğuna karşı olmalıdır. Daha önce yaptığımız çağrıyı bir kere daha yineliyor ve tüm halkları aşı olmaya davet ediyoruz. Unutmayalım aşılar herhangi bir kişinin veya kurumun değil bütün insanlığın ortak gelişiminin sonucunda büyük bir birikimle üretilmiştir. İktidara değil aşıya güvenin” çağrısı yapıldı.  SAVAŞ POLİTİKASI VE KDP’NİN TUTUMU AKP-MHP faşizminin yönetememe krizini aşmaya çalıştığı dönemde başta Kürt halkı olmak üzere bütün kesimlerin hedef haline getirildiğine vurgu yapılan açıklamada, “Özellikle son dönemlerde daha da şiddetli hale gelen işgal saldırıları tüm Kürdistan’da olmakla beraber güney Kürdistan üzerinde yoğunlaşmıştır. Burada KDP’nin de desteğini alan TC Devleti her boyutuyla çirkin bir savaş yürütmeye çalışmaktadır. Savaştaki başarısızlığını da yine aynı kirli yöntemler ile gizlemeye çalışmaktadır. Öyle ki bütün savaş hukuku çiğnenerek sadece imha odaklı bir savaş yürütülmektedir. Artık saklanamaz bir gerçek haline gelen kimyasal gazların kullanımı bu kirli savaşın en önemli boyutlarından biridir. Buna karşı uluslararası düzeyde bir tepki geliştirilmeli ve bu durum karşısında gereken uluslararası yaptırımlar Türkiye’ye karşı uygulanmalıdır. Öte yandan tüm dünyanın bu işgal saldırıları karşısındaki sessizliği ise kabul edilemez düzeydedir. Bunun ötesinde Avrupa’nın birçok yerinde bu saldırılara karşı tepki gösteren demokratik kesimlere, Kürt halkı ve dostlarına saldırılar gerçekleşmektedir. Özellikle KDP’nin bu noktadaki yaklaşımı çok tehlikelidir. Kürt halkının ulusal birliğe en çok ihtiyaç duyduğu böylesi bir dönemde Kürt halkının düşmanlarının yanında yer almak kabul edilemez bir durumdur” ifadelerine yer verildi. KAMPANYA VE EKOLOJİK TAHRİBAT VURGUSU Açıklamada ayrıca, DTK öncülüğünde başlatılan bağımlılığa karşı mücadele kampanyalarına her yerde destek olunması ve devletin buna yönelik saldırılarının boşa çıkarılması gerektiğine değinildi.Bölge kentlerinde sürmekte olan ekolojik tahribata da yer verilen açıklamada, insana ve doğaya dair her şeyi hedef haline getiren bu yaklaşımların kadınlar üzerinde de her zamankinden daha çok baskı geliştirdiğine vurgu yapıldı. ‘MÜCADELE ORTAKLAŞTIRILMALI’ Kadın cinayetlerinin kadın kırımına evrildiğine, buna karşılık kadın örgütlerinin mücadelesinin daha çok dayanışma ve direnişi yükselten bir boyuta geçtiğine yer verilen açıklamada, şunlar kaydedildi: “Bütün bu saldırılara karşı hepimiz tarihi sorumluluğumuzu hissederek mücadele etmeliyiz. Kürt halkı ve dostları, barışa ve özgür yaşama arzusuna sahip her kesim mücadeleyi ortaklaştırmalı ve örgütlülüğünü arttırmalıdır. Ancak örgütlü ve etkin bir mücadele ile yeni bir yaşamı inşa edebileceğimizi unutmamalıyız” denildi. MÜCADELE VE DAYANIŞMAYI BÜYÜTME ÇAĞRISI “Tüm bu kaostan çıkışın ve özelde Kürdistan ve tüm Ortadoğu halkların özgür geleceği için sayın Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğü elzemdir. Hatta bunları aşmanın tek yoludur” denilen açıklamanın devamında şunlar kaydedildi: “9 Ekim 1998 uluslararası komplosundan bugüne kadar sayın Öcalan’ın İmralı Cezaevi’ndeki tecrit koşulları devam etmektedir. Ortadoğu halklarının özgürlük ve siyasi talepleri bu tecrit durumuyla bastırılmaya çalışılmaktadır. Mücadelemizin en önemli ayaklarından biri de bu tecridi kırmak ve tüm halkların özgür ve bir arada yaşamının temel garantisi olan sayın Abdullah Öcalan’ın özgürlüğünü sağlamak olmalıdır. Sağlığın; siyasal, sosyal, ekolojik, ekonomik, fiziksel ve ruhsal olarak tam iyilik hali olan tanımından hareketle tüm yönleriyle değerlendirilmesi gerektiğini bir kez daha ifade ediyor, halklarımızı mücadele ve dayanışmayı büyütmeye çağırıyoruz.”