Akdeniz: Mülteci düşmanlığı üzerinden yapılan ırkçılık Kürtleri vuruyor 2021-08-03 09:02:07 İSTANBUL - Yükselen mülteci düşmanlığının ırkçılığa kapı açtığını belirten Emek Partisi Genel Başkanı Ercüment Akdeniz, bu ırkçılığın ilk ve en sert saldırılarının Kürtlere yapıldığını söyledi.  Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) Afganistan’dan çekilmesinin ardından Taliban’ın kontrol ettiği bölgeler genişliyor. Çekilmenin ardından şiddetlenen çatışmalar, yıllardır yaşanan Afgan göçünde ciddi artışa neden oluyor. İlk durağı Türkiye olan mülteciler, ırkçı uygulamalarla karşı karşıya kalıyor. Hem iktidar hem de muhalefet partilerin ötekileştiren politikaları sonucu her gün saldırıya uğrayan mülteciler, geri gönderilme korkusu yaşıyor.   Mültecileri sürekli Avrupa’ya karşı koz olarak kullanan AKP’nin Genel Başkan Danışmanı Yasin Aktay, "Çok önemli bazı yerlerden Suriyelileri bir çekin, Suriyeliler bir gitsin, ülke ekonomisi çöker" şeklindeki açıklaması, yürütülen politikanın itirafı oldu. AKP ile ittifakı öncesi sürekli mültecilerin geri gönderilmesi gerektiğini söyleyerek, ırkçı politikalarını sürdüren MHP, yoğun göçün yaşandığı son 5 yılda sessiz kaldı. Sessizliğini bozan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, ittifak ortağı AKP’nin politikalarının aksine, önceki gün “Düzensiz göç adı konulmamış bir istiladır, demografik yapımıza kumpastır” diyerek, mülteci düşmanlığını yeniden ortaya koydu.    IRKÇILIĞA KAPI AÇILIYOR    Yükselen mülteci düşmanlığının ırkçılığa kapı açtığını ifade eden Emek Partisi Genel Başkanı Ercüment Akdeniz, bunun karşısında herkesin şapkayı önüne koyması gerektiğini söyledi. Türkiye’nin yılllardır Avrupa ile Asya arasında mülteciler için bir köprü vazifesi gördüğünü ifade eden Akdeniz, Türkiye’nin göçün transit ülkesi olduğuna dikkat çekti. Göçlerin esas sorumlularının emperyalist ülkeler olduğunu dile getiren Akdeniz, “Emperyalizm, gittiği yere savaş, kan ve gözyaşı götürüyor. Dolayısıyla emperyalizm göç üretir” dedi.   GÖÇMENLER YARI AÇIK CEZAEVİNDE    Türkiye’nin mülteciler için artık hedef ülke haline geldiğini belirten Akdeniz, nedenini ise şu sözlerle açıkladı: “Avrupa Birliği ile imzalanan Geri Kabul Anlaşması’ndan sonra Türkiye bir göçmen deposu oldu. Göçmenler ne Avrupa’ya gidebiliyor ne de ülkelerine geri dönebiliyor. Arada sıkışıp kaldılar. Adeta yarı açık cezaevindeler. Bu süreç 10 yıldır devam ediyor. Bununla yeni bir durum yarattılar. 10 yıldır 5 milyon mülteciye herhangi bir hak vermeden tutuyorlar. Bu stratejiyi hem Türkiye hem de Avrupa emperyalizmi çok sevdi. AKP iktidarı da bununla gurur duyuyor.”   TEZKERELERE ‘HAYIR’   Afganistan göçünün ciddiye alınması gerektiğinin altını çizen Akdeniz, orada büyük bir göçün beklendiği uyarısında bulundu. Afganistan’da 40 yıldır savaşın sürdüğüne değinen Akdeniz, “ABD bir kararla oradan çekileceğini söyledi. O boşalan yerlere de Türkiye ve NATO askerleri yerleşecek. Göçün durabilmesi için önce savaş tezkerelerine ‘hayır’ demek gerekiyor. Savaş tezkerelerine ‘evet’ dedikten sonra, göç karşısında söylediğiniz hiçbir şeyin anlamı olmaz” ifadelerini kullandı.   DEMOGRAFİK YAPIYA MÜDAHALE   Mültecilerle birlikte Türkiye toplumunun da 10 yıldır mağduriyet yaşadığını ifade eden Akdeniz, “AKP mültecilerle bir tebaa toplumu yaratıyor. Bunu da ümmet kardeşliği üzerinden yapıyor. Bu göç kitlesi demografik yapıya müdahalenin kitlesidir. Rejimleri değiştirmek için bu gücü sürekli elinde tutuyor. Avrupa’ya karşı da sürekli koz olarak kullanıyor” diye belirtti.    ÜÇÜNCÜ YOL    AKP Genel Başkan Danışmanı Yasin Aktay’ın, Suriyeli mülteciler için sarf ettiği sözlerin bir itiraf niteliği taşıdığını belirten Akdeniz, Türkiye’nin 10 yıldır mültecilerin sırtında geçindiğinin itirafı olduğunu kaydetti. Türkiye’de ne Cumhur İttifakı’nın ne de Millet İttifakı’nın mültecileri düşünmediğini dile getiren Akdeniz, bunun için 3’üncü bir yola ihtiyaç olduğunu vurguladı. Bu yolun devrimci-demokratik bir halk seçeneği olması gerektiğinin altını çizen Akdeniz, “Bu, Millet ve Cumhur ittifakları dışında kalan bütün güçlerin birleşmesi gereken bir siyaset anlayışıdır. Bizim 3’üncü seçenek olarak yaratacağımız blok, ilk defa soruna şöyle bakacak. Birincisi, Geri Kabul Anlaşması iptal edilmeli. İkincisi, her mülteciye ayrımsız çalışma izni verilmeli. Üçüncüsü, işçilerin refah içinde çalışmalı. Dördüncüsü, kayıt dışı çalışma ortadan kaldırılmalı. Beşincisi ise güvenli geri dönüş yolu açmak olmalıdır” diye belirtti.    MHP’NİN DÖNÜŞÜMÜ   MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin mülteciler için “demografik yapımıza kumpastır” sözlerini dair Akdeniz, şunları söyledi: “MHP, AKP ile ittifak yapmadan önce, en sert siyaset yapan partiydi. Erdoğan da bu konuda sürekli MHP’ye vurarak, onu küçülterek büyüdü. Çok sert tartışmaları vardı. Ne zamanki ittifak yaptılar, o zaman MHP ilkelerinden vazgeçerek, AKP’nin ilkelerine biat etti. Bu çok ciddi bir çatışmadır. Ümmet siyaseti ile Türkçülük siyaseti bazı noktalarda iç içe geçebilir ama bazı noktalarda çatışır. Bundan dolayı MHP eridi ve ondan yeni bir parti çıktı. Bu erime devam ettiği için artık itiraz edilmesi gerekiyor. Bahçeli, bunu daha fazla sürdüremeyeceğini gördüğü için itiraz ediyor. Ben burada tehlikeli bir uzlaşma sinyalinin de olabileceğini düşünüyorum. ‘Türkçülük ile ümmetçilik siyaseti üzerinden önümüzdeki 10 yılı 20 yılı içine alan bir proje yapalım ki Türklük bozulmasın’ diye düşünüyor olabilirler. Yani Türk İslam sentezi adı altında, buradaki Arapların ya da Suriyelilerin asimilasyonu gündeme gelebilir.”   ‘BARIŞIN SESİ YÜKSELTİLMELİ’   Yükselen mülteci düşmanlığının ırkçılığa kapı açtığını ifade eden Akdeniz, bu ırkçılığın ilk ve en sert saldırılarının Kürtlere geldiğini söyledi. Afyon, Karaman, Konya’da Kürtlere yönelik saldırıları anımsatan Akdeniz, sözlerini şöyle sürdürdü: “Konya’da 7 Kürt katledildi. Bunlar uyarıcı olmalıdır. Mülteci düşmanlığı üzerinden Millet İttifakı’nın yaptığı kampanya, iktidarın ekmeğine yağ sürüyor. Evet, bu mültecileri de vurur ama ondan çok ülkede daha çok provokasyon yaratmasının alanını açıyor. Sosyal medyaya bakıyorsun, bir kısım Aleviler buna laiklik adına destek veriyor. Ama herkes Alevi evlerine atılan çarpı işaretlerini hatırlasın. Bu dalga ona gider. Kürtlerin bir kısmı da bu dalgaya katılıyor. Bu dalgaya katılırsanız, işte böyle Kürtleri vuran ırkçılığın önünü açmış olursunuz. İşçiler de işsizlik nedeniyle bir bölümü bu kampanyaya katılıyor. Sekülerler de ‘şeriat mı gelecek. Türkiye’ye cihatçılar mı doluşacak’ kaygısıyla hareket ediyor. Ama minibüste, otobüste kıyafetinden dolayı saldırıya uğrayan kadınları hatırlayalım. Bu ırkçı dalga Aleviler, Kürtlerle beraber yaşam tarzından kaygı duyan herkese yöneliktir. Dolayısıyla herkesin şapkayı önüne koyması gereken bir dönemden geçiyoruz. Asla ve asla ırkçılığa, şovenizme ve milliyetçiliğe demokrasi güçleri prim vermemelidir. Barışın ve kardeşliğin sesini yükseltmelidir.”   MA / Ferhat Çelik