Kimyasal silaha karşı bir çağrı da kadınlardan

img
HABER MERKEZİ - Aralarında aydın, yazar ve milletvekillerinin de olduğu 65 kadın, Türkiye’nin kimyasal silah kullanarak savaş suçu işlediğini belirterek, OPCW’ye harekete geçmeleri yönünde bir mektup kaleme aldı. 
 
Aralarında dünyaca ünlü aydın, yazar, gazeteci, aktivist ve milletvekili olmak üzere 65 kadın, Türkiye’nin 23 Nisan’dan bu yana sürdürdüğü sınır ötesi operasyonda kimyasal silah kullanmasının araştırılmasını isteyerek, Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü’ne (Organisation for the Prohibition of Chemical Weapons-OPCW) açık bir mektup kaleme aldı.
 
Kürdistan Kadın İlişkileri Merkezi’nin (REPAK) girişimi sonucu, aralarında Silvia Federici, Nancy Fraser ve Sylvia Marcos gibi dünyaca ünlü kadınların imzacı olduğu mektupta, Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü’ne “harekete geç” çağrısı yapıldı. 
 
SAVAŞ SUÇU 
 
Kadınların kaleme aldığı mektupta şu ifadeler yer aldı: 
 
“Sayın Genel Direktörü Fernando Arias, bugün farklı ülkelerden kadınlar olarak oldukça kaygı verici bir konuyla ilgili size başvuruyoruz. Türk ordusunun bir kez daha uluslararası alanda yasaklı silahlar kullandığı yönde iddialar söz konusu. Türk devleti, 23 Nisan 2021’den bu yana Kuzey Irak’ta Kürt gerilla güçlerine ve sivil halka yönelik bir askeri operasyon sürdürüyor. Komşu devlet topraklarına yapılan bu askeri operasyon uluslararası hukuk ihlali olduğu kadar görünüşe bakılırsa aynı zamanda bir savaş suçu teşkil ediyor, zira uluslararası düzeyde yasaklı silahlar kullanılıyor. 
 
Halk Savunma Güçleri’nin (HPG) basın ve irtibat merkezinin verdiği bilgilere göre, Türk ordusu son 5 ayda toplam 138 kez kimyasal silahlarla saldırı düzenledi ve bunun sonucu olarak çok sayıda HPG savaşçısı hayatını kaybetti. Örneğin, 3 Eylül’de Avaşin alanına bağlı Girê Sor’da üç savaşçı kimyasal silahlarla katledildi. Türk ordusu bu vahşi saldırılarıyla sadece gerillaları hedef almıyor. 4 Eylül’de Hirorê köyüne yönelik yapılan kimyasal saldırıda bir aile ciddi zarar gördü. Hıristiyan Barıştırıcı Ekipleri’nin Irak şubesi de ailenin yaşadığı sağlık sorunlarının kimyasal silah saldırısı sonucu olduğunu kaydetti.
 
İLK DEĞİL 
 
Türkiye’nin kimyasal silahlar kullandığı iddiası yeni değil. 2010, 2013 ve 2019 yıllarında da söz konusu iddialar, görsel belgeler ve uzman raporlarına dayanarak uluslararası basında yankılandı. Türkiye 17 Ekim 2019’da Suriye’nin kuzeyindeki Kürt şehri Serêkaniyê’ye yönelik hava saldırısında beyaz fosfor kullandı. Bunun sonucu olarak aralarında kadın ve çocukların da bulunduğu onlarca kişi ağır yaralandı. Maalesef o zaman da uluslararası kuruluşlar ve devletler topluluğu Türkiye’nin suçları karşısında sessiz kaldı. 
 
Tarih, devletler tarafından savunmasız bireylere veya halklara yönelik vahşet uygulamaları ile doludur. Bunu önlemek amacıyla uluslararası yasalar, mekanizmalar ve örgütler oluşturuldu. Bunlar, bütün insanlığın kazanımını oluşturuyor. Ancak maalesef bu mekanizma ve örgütlerin yükümlülüklerini tutarlı bir şekilde yerine getirmediği için hala vahşi saldırıların işlendiğini görüyoruz. 
 
KÜRTLER KARŞISINDA ULUSLARARASI SESSİZLİK 
 
Ne yazık ki Kürtler söz konusu olduğunda ne ulusal ne de uluslararası hukuk işlemiyor. Türkiye Kimyasal Silahlar Sözleşmesini imzaladığı halde yıllardır dünya kamuoyunun ve uluslararası örgütlerin gözleri önünde kendisinden hesap sorulmaksızın vahşet uyguluyor. 
 
1988 yılında Saddam Hüseyin rejimi tarafından Kuzey Irak’taki Kürt halkına yönelik zehirli gaz saldırısı, dönemin Irak rejiminin uygulamalarına zamanında dur denilseydi önlenebilirdi. Halepçe katliamında yaşamını yitiren 5 bini aşkın mağdur ve onların yakınları için, olaydan 15 yıl sonra Irak’a müdahale gerekçesi yapılmaları alaycı bir yaklaşımdan ibaretti. 
 
SUÇA ORTAK OLMAK İSTEMİYORUZ
 
İşlenen bu suç karşısında tavırsız kalarak suç ortağı olmak istemiyoruz. Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü’nün başkanı olarak sizden beklentimiz sorumluluğunuzu yerine getirmeniz. Bunun için mevcut ağır iddiaları soruşturmanız, aydınlığa kavuşturmanız ve Türkiye’den işlediği suçlardan ötürü hesap sormanızdır.”
 
İMZACI KADINLARIN İSİMLERİ ŞÖYLE 
 
“Silvia Federici, Nancy Fraser,  Gloria Steinem, Debra Winger, Charlotte Bunch, Marina Sitrin, Joy James, Joya Misra, Debbie Bookchin, Meredith Tax, Miriam Miranda, Claudia Korol, Margara Millan, Sylvia Marcos, Cheryl Hayles, Kürt Kadın Dış İlişkiler Merkezi (REPAK), Çokuluslu Demokratik Kadın Platformu, Bese Şamari, Kadınların Demokratik Cephesi, Afganistan Devrimci Kadın Örgütü (RAWA), Selay Ghaffar, Belqis Roshen, Gita Sahgal, Helda Khasmy, Maat Barış, Kalkınma ve İnsan Hakları Örgütü, Dr. Angela Al-Maamari, Fathia Hezem, Bushra Al-Tai, Şirin Kerim Murad, Dr. Maha Al-Sakban, Insaf Abdullah, Dr. Heba Haddadini, Kanir Abdullah Hama Aziz, Remziye Muhammed, Rima Barakat, Eman Fetaih, Dr. Sophia Zaza, Mona Yaya, Rahila Gupta, Dünya Kadınlar Yürüyüşü Bask Ülkesi Koordinasyonu, Jule Goikoetxea Mentxaka, Oihana Etxebarrieta, Eider Azkunaga Hernández, Women Defend Rojava Madrid, Rojava Azadi Madrid, Komünler Vakfı (Fundación de los Comunes), Ann-Margarethe Liv, Lorena Delgado Waras, Amineh Kakabaveh, Parvin Ardalan, Seher Aydar, Sofie Marhaug, Hege Bae Nyholt, Anina Jendreyko, Maja Hess, Mitra Darvishian, Women Defend Rojava - Cansu Özdemir, Şeyda Kurt, Elif Küçük, Antonella Valenti, İtalya Afgan Kadınlara Destek Koordinasyonu (CISDA), Dr. Palmira Tavolaro, Donata Chirico, Maria Laura Corradi”