Rusya Kuzey ve Doğu Suriye için taviz verdi mi? 2022-08-11 09:02:28   HABER MERKEZİ - Soçi’deki görüşmeden sonra Kuzey ve Doğu Suriye'ye yönelik artan SİHA saldırıları, Türkiye’nin kısmi de olsa Rusya'dan tavizler kopardığını gösteriyor. Bölgedeki hazırlıklara bakılırsa olası bir saldırıda savaşın daha çetin geçeceği ortaya çıkıyor.    AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Rusya Devlet Bakanı Vilademir Putin ile Soçi'de 5 Ağustos günü görüştükten sonra Çankaya Köşkü'nde 13. Büyükelçiler Konferansı için Ankara'ya gelen büyükelçilerle buluşmasında Kuzey ve Doğu Suriye'ye yönelik tehditlerini sürdürdü. Erdoğan, “Terörle mücadelemizi sürdüreceğiz. Güney sınırımız boyunca 30 kilometre derinliğinde güvenli bir hat kurma kararımız bakidir. Suriye'de terör örgütünün yuvalandığı son bölgeleri de temizleyerek, bu güvenlik kuşağının halkalarını inşallah yakında birleştireceğiz” ifadelerini kullandı.   Görüşmeden sonra her ne kadar Rusya "uzlaşma" yolunu gösteren açıklamalar yapsa da, Erdoğan'ın açıklamaları ve görüşmeden sonra artan Silahlı İnsansız Hava Araçları (SİHA) saldırıları, kısmi de olsa Rusya'dan tavizler koparıldığını gösteriyor. 19 Temmuz günü İran'ın başkenti Tahran'da bir araya gelen Putin, Reisi ve Erdoğan'ın açıklamaları, saldırı ihtimalini düşürse de Rusya ziyareti sonrası bölge tehditler ve saldırılar ile yeniden ısındı.   RUSYA'NIN DERDİ ESAD   Ukrayna'da savaş halinde olan ve dünyanın büyük kısmı tarafından ambargo uygulanan Rusya'nın, Kuzey ve Doğu Suriye halklarının özerklik ilanına karşı Esad rejimini güçlendirme ve bölgeyi Esad'a terk etme projesi kapsamında Türkiye'ye verdiği tavizler ilk değil. Bu tavizlerin ilki 20 Ocak 2018 tarihinde Efrîn'e yönelik Türkiye'nin saldırı ile başladı. Sonrasında 09 Ekim 2019 tarihinde Türkiye'nin Serêkaniyê ve Girê Spî'ye saldırmasına seyirci olan Rusya, 22 Ekim 2019 tarihinde Soçi'de imzaladığı mutabakat ile Erdoğan'dan istediğini aldı. Mutabakata göre, Demokratik Suriye Güçleri (QSD) sınır bölgesinden ve Til Rifat ile Minbic'ten 30 kilometre uzağa çekilmesi kararlaştırıldı. Bu amaçla Rusya askeri, polisi ve Suriye’yebağlı sınır muhafızları harekât alanının dışında kalan alana girmesi kararlaştırıldı. 29 Ekim günü Rusya, 68 askerî birlikteki 34 bin QSD'linin harekât bölgesinden çekildiğini duyurdu. Bu mutabakatla çatışmasızlığın garantörü olan Rusya, günümüze kadar Türkiye'nin girdiği bölgelerden Til Rifat, Minbic, Eyn İsa, Til Temir'e saldırılarına sesiz kaldı.    DİĞER AKTÖRLER   Rusya'nın yanındaki diğer garantör ülke olan ABD ise, Türkiye'nin bölgeye saldırılarının DAİŞ ile mücadeleyi sekteye uğratacağını açıklayıp onayının olmadığını deklere etse de olası saldırıya karşı da pozisyon almaktan uzak duruyor. Pasifikte Çin Tayvan gerginliğinde, Ukrayna'daki Rusya saldırılarında direk taraf olan ABD, söz konusu Ortadoğu olunca NATO'da birlikte hareket ettiği Türkiye'yi üzmek istemiyor. Suriye'deki diğer aktörlerden İran, saldırıyı kesinlikle kabul etmeyeceğini açıklasa da hareket alanı sınırlı olan bir ülke. Sadece Til Rifat Halep arasında konumlu güçleri olan İran'ın Halep'e yönelik tehdit olmadıkça harekete geçmesi zor. Esad Rejimi ise, sınırları savunacaklarını beyan etseler de iradelerini teslim ettikleri Rusya'dan öte politika belirleyecek güçte değil.    İKTİDARIN SAVAŞ ÇARESİ   Ortadoğu'nun pragmatik bu panoraması, Türkiye'nin saldırı ihtimalinin yüksek olduğunu gösteriyor. Ülkesinde Kürt sorununu çözmek yerine çözümsüzlüğü milliyetçi argümanlar ile iktidarının bekasına dönüştüren AKP-MHP, seçimlere 1 yıldan az süre kala egemenlerin bu pragmatik yaklaşımlarından faydalanarak saldırıyı başlatmak istiyor. İktidar, dibe vuran ekonomik göstergeler, artan işsizlik, ayyuka çıkan hukuk tanımazlık, zirveleşen hak gaspları, zenginleşen yandaş takımını görünür kılmaktan çıkarmak için savaşı tek yol olarak görüyor. Bu doğrultuda Kürt sorununda savaş alternatifini kullanmak istiyor.    ZAP YENİLGİLERİ   Türkiye'de iktidarın Kürt sorununa çözüm yöntemi olan savaş ve saldırı, sadece Suriye ile de bağlantılı değil. Özelikle Federe Kürdistan Bölgesi Zap, Avaşîn ve Metina bölgelerine 18 Nisan günü başlatılan "Pençe Kilit" saldırıları ile sonuç almak isteyen iktidar, Türkiye'nin gündemini değiştirmek istedi. 2019 yılında başlayan “Pençe” adlı saldırılar ile sonuç almak amaçlandı. Ancak, 27 Mayıs 2019’da başlatılan Pençe-1, 13 Temmuz 2019’daki Pençe-2, 23 Ağustos 2019’daki Pençe-3, 15 Haziran 2020’deki Pençe-Kartal, 17 Haziran 2020’deki Pençe-Kaplan, 10 Şubat 2021'deki (Garê) Pençe Kartal-2 saldırıların hepsinde yaşanan hezimet, şimdi de "Pençe Kilit" saldırısıyla yapılıyor. Buradaki sonuç alınmama halini gölgelemek isteyen Türkiye, yeni savaş alanı olarak Kuzey ve Doğu Suriye'yi görüyor.    MUHALEFET   Dikkat edilirse tehditler, hesaplar, görüşmeler havada uçuşurken, Kuzey ve Doğu Suriye halkları ve onların meşru kurum ile askeri güçlerinden hiç bahsedilmiyor, Türkiye televizyonlarında her gün “uzman” diye geçinen kişiler, saldırının nereye olacağını, "milli" devletlerinin neleri kazanacağını konuşuyor. Muhalefet olarak kendisini tanıtan ve pazarlayan, bu doğrultuda Kuzey ve Doğu Suriye halklarının en büyüğü olan Kürtlerin kardeşlerinden oy isteyen 6'lı masa ise, AKP-MHP'nin iktidar arayışı olan savaş için "Söz konusu vatan ise gerisi teferruattır" deyip sıraya diziliyor. Buna karşı Türkiye'nin tanınan 308 ismi muhalefete "Suça ortak olmayın" diye çağrıda bulunsa da, muhalefetten tek açıklama gelmiyor.    KUZEY VE DOĞU SURİYE NE YAPAR?   Tüm bunlara karşı Kuzey ve Doğu Suriye halkları ile onların meşru güçlerinin ne yapacağı ise, bu gerçeklikler doğrultusunda gün yüzüne çıkıyor. Olası saldırıya karşı Özerk Yönetim 6 Temmuz günü Olağanüstü Hal ilan etti. Açıklamada tüm halkların hazırlık yaptığını ve hep birlikte saldırılara karşı duracaklarını deklere etti. Öte yandan askeri güçlerin çatısı olan QSD ise, saldırıya karşı meşru savunma pozisyonundan çıkıp aktif savunma pozisyonu ile cevap vereceklerini açıkladı. Bu açıklamalar ışığında bu sefer savaşın Efrîn, Serêkaniyê ve Girê Spî gibi olmayacağı, daha çetin geçeceği gerçekliği ortaya çıkıyor.    Özelikle Kuzey ve Doğu Suriye'nin önde gelen siyasetçilerinin de bu dönemde yaptığı açıklamalara bakarak şu sonuçları da ihtimal dışı bırakmamak lazım.   * QSD, Rusya Türkiye mutabakatı ile çekildiği 30 kilometrelik hattan Türkiye sınır hatlarına kadar geri dönebilir.   * QSD, 30 kilometrelik hat ve sınıra konuşlanan Suriye Devlet Güçleri'ni geldikleri yere gönderebilir.   * QSD, savaşı Türkiye'nin saldırdığı bölge ile sınırlı tutmayıp savaşı tüm Suriye ve sınır hattına yayabilir.   * QSD, Türkiye'nin önceden girdiği Cerablus, Ezaz, Bab, Efrîn, Serêkaniyê, Girê Spî'ye özgürleştirme hamlesi ile cevap verebilir.         Bu sonuçların da QSD'nin elindeki 10 binlerce DAİŞ'linin kaçması için fırsat olacağı ve bu olasılık sonucunun tüm dünyayı tehdit edeceği açıktır.    MA / Nazım Daştan